5 Mayıs 2017 Cuma

Saç Dökülmesinde Şifalı Bitkiler



Saçlarımız en önemli bedensel aksesuarlarımızdan, günümüzde gerek erkeklerin gerekse kadınların en muzdarip olduğu ve korktuğu ise saçlarının dökülmesi ve kel kalma korkusu.Saç dökülmelerinin bir çok sebebi var bu sebepleri ana başlıklar altında sıralayacak olursak yoğunlukta saç dökülme sorununu aşağıdaki etkenler yaşatır.
1-Kansızlık
2-Hormonal Bozukluklar
3-Stres
4-Vücutta gerekli vitamin ve mineral eksiklikleri 
5-Kalitesiz sanayi ürünü sülfatlı şampuanlar
6-Dengesiz beslenme
7-Kimyasal işlemler,röfle,açıcı,maşa ve aşırı fön kullanılması
8-Şebeke suyundaki aşırı klor
9-Bilinçsizce kullanılan saç bakım ürünleri
Yukarıda dokuz ana başlıkta sıralanan sebeplerden 1-2-3-4-ve 6 ıncı maddelerinde dahili uygulamalar gerekir .Özellikle kansızlık sorunu ve demir,çinko,biyotin gibi eksiklikler varsa dahilen ısırgan tohumu,kına kına kabuğu,kara üzüm çekirdeği,harnup unu,harnup pekmezi,dut pekmezi gibi besin ve bitkilerden faydalanılması gerekir.Yine kişide hormonal bozukluklardan örneğin troid hormon bozuklukları var ise tere,dere otu,yoğurt otu gibi bitkilerden,kişide östrojen ile ilgili sıkıntılar varsa çuha çiçeği,hayıt tohumu,ege ada çayı,maca kökü,aslan pençesi v.b. bitkilerden,kişide testesteron (erkeklerde olur)ile ilgili sıkıntı varsa çoban çökerten,azgın teke otu,keçi boynuzu,kırmızı ginseng,ginkgo biloba v.b. bitkilerden faydalanılabilir.
Yine kişide yoğun stres varsa buda saç dökülme sebeplerinden olabilir bu durumda melisa yaprağı,sarı kantaron,şerbetçi otu,reyhan yaprağı,ahududu yaprağı gibi bitkilerden faydalanılabilir.Günlük beslenmemizde et ile sebe dengesinin önemide büyüktür.Daha çok sulu ev yemekleri ve salatalar tercihimiz olmalıdır çünkü hazır fast food ürünleri size fayda sağlamayacağı gibi bir çok vitamin ve minerelinde vücutta emilimini engellemektedir.En basitinden bağırsaklarda kabızlık sorunu yaratır ki o da minerallerin bağırsaklarda bağlanmasını engeller.Artık içlerindeki kimyasal katkı maddelerinin zararlarına değinmiyorum bile.
Tabiki tüm bunların yanı sıra saç için gerekli doğal harici bakım yağı uygulamasıda gerekir bu uygulamanında saç derisini onarıcı ve saçları güçlendirici etkisi olmalıdır.Bu manada haftada 3 defa aşağıdaki videoda izleyeceğiniz uygulama saçlarda gerekli cevabı verecek bir etkiye sahip uygulamadır.


Daha sonraki paylaşımlarım da saç bakımı ile ilgili doğal tonik,doğal saç maskesi ve doğal saç bakım sütü uygulamaları ile ilgili bilgilendirici paylaşımlarım olacak.


27 Nisan 2017 Perşembe

Sivilce Neden Çıkar Sivilce Ve İzleri Nasıl Geçer



Sivilce sorunu daha çok ergenlik dönemlerinde olsada bir çok kişide ileri yaşlarda da sivilce sorunları olmaktadır.Sivilce oluşumunun başlıca sebepleri ise şöyle sıralanabilir;
1-Ciltte Fazla Yağ Üretimi
2-Deri Altında Oluşan Partiküller
3-Deri ve deri altında bakteri birikimi
4-Hormonal bozukluklar
5-Yüksek kolesterol
6-Karaciğer enzim bozuklukları
7-Ciltte ölü derinin atılamaması
Yukarda yedi ana başlıkta oluşan sivilcelerin özellikle 4-5 ve 6 ncı maddelerindeki sebeplerde dahilen müdahaleler gerekebilir.Çünkü her zaman için bir sorundan kurtulmak için sorunu oluşturan ana sebebi ortadan kaldırmak gerekir.
Sivilcelerden kurtulmak için yapılan bir çok uygulamada ciltte sivilce izleri kalabilmektedir.Hatta doku kayıpları ve ciltte çatlaklarda oluşabilir ve bir çok bilinen uygulamada sivilceler daha da artabilmektedir örneğin kil maskeleri topraktan yapıldığı için bakteri üreterek ciltte daha sonrasında artan sivilce sorunlarını yaratabilir ve cildi aşırı derecede kurutarak deride çatlamalar ve doku kayıpları yapabilir ayrıca kortizon içeren ilaçlarda aynı şekilde hem cildi hemde tüm vücudu kurutarak çatlaklar ve doku kayıpları yapabilir.İşte bu yüzden sorunun köküne inmek gerekir.Sivilceler bir tür viral enfeksiyondur bu sebeple önceliğiniz her aman bu enfeksiyonu yok etmeye yönelik olmalıdır.Bir defa şunu unutmamak gerekir cilt en az haftada bir defa keselenmeli  ve bu işlem lifle değil hamam kesesi yada bitkisel kabak lifi kesesi ile yapılmalı bunun sebebi ölü deriyi atmaktır ölü deri atılırsa cilt nefes alır deri altına gözeneklerden daha fazla oksijen gider oksijen her derde devadır :)
Sivilceleri asla sıkmayın ileride geri dönüşü olmayan sıkıntılar yaratır.
Kısacası sivilce sorununda yapacağınız uygulamalarda hedef deri ve deri altının tam anlamı ile dezenfekte edilmesinden geçer burada yine doğanın en güçlü antibiyotik ve antiseptik özellikteki ürünlerinden faydalanmak gerekecek.Örneğin cilt temizliğinizi kesinlikle gümüş iyonlu su yada tonik ile yapmalısınız.En basit gümüş iyonlu toniği şu şekilde yapabilirsiniz 50 mililitre gümüş iyonlu suda 1 yemek kaşığı lavanta çiçeğini ve 1 çay kaşığı pirinci 6-7 saat beklettikten sonra süzüp alın elde ettiğiniz su en güçlü sivilceli cilt toniği olacaktır bu suyla ıslattığınız pamuk yardımı ile tüm cildi silebilirsiniz.
Birde en doğalından maske uygulaması vardır ki bu maskeyi isteyen oturup kaşık kaşık yiyebilir çünkü aynı zamanda bağışıklık sistemini güçlendiren bir karışımdır.Bahsi geçen bu maske hem sivilcelerden hemde sivilce izlerinden kurtulmak için en mükemmel en doğal uygulamadır.Aşağıdaki videoda hangi ürünler ile nasıl yapıldığını izleyebilirsiniz.





25 Nisan 2017 Salı

Anti Aging (Cilt Gençleştirme)Krem Uygulamaları

Anti-aging cilt uygulamarında ana hedef cilt dokusunu ve bağlayıcı hücreleri yenilemektir.Tıpkı bedende ve hormonal dengelerde olduğu gibi cildimizde belli yaşlardan itibaren serbest radikallerin artmasından dolayı ciltte sarkmalar,kırışıklıklar ve ton farkı ortaya çıkmakta .Bunun ana sebebi cilt derisindeki reaktif oksijen türevleridir.Derimizin ana temelindeki hücreler bu rektif oksijen türevlerinden dolayı canlılık oranını kaybetmeye başlar.Bununla birlikte de ciltte istemediğimiz bir çok tepkimeler ortaya çıkmaya başlar.




Bilindiği üzere anti oksidan ve anti aging özellik gösteren bir çok vitamin ve mineraller vardır.Bunların en başında hücre duvarlarını koruyan beta karoten,likopen,oksijen,resveratroldür.Ve bunların tamamı doğal yollarla elde edilebilir.
Örneğin domatesteki likopenin bu sorunlardaki etkisi tartışmasızdır,yine siyah üzümdeki resveratrolde birçok akademik araştırmalarda ilk sırayı almaktadır.Şüphesizki yaşlanmanın önüne kimse geçemez bu doğanın bir kanunu fakat etkilerini mümkün olduğu kadar azaltmakta mümkündür.Daha güzel yaşlanmak varken neden herşeyi oluruna bırakalım ki?
Tüm bunların yanısıra aynı zamanda ciltte derin antiseptik temizlikte gerekir malüm dış etkenlerin deri yüzeyine oradan da gözeneklerden girerek hücrelere verdiği zarar malüm.Doğada bilinen en güçlü antiseptik elementin gümüş olduğunu sanırım bilmeyen yoktur.
Tüm bu sebeplerden dolayı cildinizin antiaging bakımını kendiniz yapmak istiyorsanız size çok mükemmel bir anti aging krem uygulama tarifini yayınlıyorum üstelik tamamen doğal ve kısa zamanda etkisini görebileceğiniz bir uygulama .Unutmadan bu uygulama Sophia Loren'in meşhur domates uygulamasıdır.Sanırım zamana karşı yaşını belli etmeyen Sophia Loren'i ve cildini bilmeyen yoktur.Videoda ayrıntılı olarak krem yapımı anlatılmaktadır.Gizem Özdilli hanıma bu paylaşımından dolayı ayrıca teşekkürler.




21 Nisan 2017 Cuma

Göz Altı Morlukları Neden Olur Nasıl Geçer

Göz altı morluğu bir çok kişinin sorunu.Göz altı mor bir kişi ile karşılaştığımızda aklımıza ilk olarak kişinin ne kadar yorgun göründüğü yada kişinin çok uykusuz olduğu kanaati ile yakşırız oysa göz altı morluklarının bir çok sebebi var.
Uykusuzuluk elbette göz altlarında morlukların ve torbaların oluşmasında etkendir,lakin bunun yanı sıra bir çok sebebide vardır.Kişinin aşırı derecede bilgisayar ekranına bakması,dengesiz beslenmesi,aşırı alkol tüketmesi,yoğun strese maruz kalması,göz altında uygun olmayan kozmetik ürün kullanımı gibi sebeplerin yanı sıra,kişide hiper tansiyon hastalığının olması,kortizonlu ilaç yada aşırı antibiyotik tüketmesi,diyaliz hastası olması ve kalıtsal genetik sorunlarda kişide göz altı morlukuklarının oluşmasına sebebiyet verir.Esasen göz altı morluğu bir çok rahatsızlığında habercisidir..Peki bu morluklardan kurtulmanın ve hoş olmayan görüntünün en aza indirgenmesi haricen mümkünmüdür ?Elbetteki bazı doğal uygulamalar ile bu mümkündür.




1-SALATALIK MASKESİ;
Mevsiminde olmak kaydıyla salatalıklar kabuğu soyulmadan yarım santimetre kalınlığında kesilip göz altlarına koyulur ve 15 -20 dakika bekletilir 

2-KAHVE TELVESİ MASKESİ;
İçtiğiniz Türk kahvesinin telvesini temiz bir gazlı bezin arasına serip gazlı bezi tekrar katlayıp göz altlarına koyup yine 10-15 dakika bekletip göz altlarını yıkayınız.

3-YOĞURT MASKESİ;
Süzme yoğurt temiz bir gazlı bez yada temiz bir tülbent arasına serilip tekrar üzeri katlanır ve gözler kapalı halde göz üzerine yerleştirilerek  isteğe göre 20-30 dakika yada birkaç saat bekletilebilir bu uygulama aynı zamanda çok güçlü bir antiseptik uygulamadır.Gözü temizler arpacığıda giderir.

4-KİVİ KABUĞU;
Soyduğunuz kivi kabuklarını iç kısımları göz altlarına gelecek şekilde yerleştirip 15-20 dakika bekletin.

5-ELMA KABUĞU;Yediğiniz kırmızı elma kabuklarının iç kısımlarını yine göz altına gelecek şekilde yerleştirip 15-20 dakika bekletip istirahat edin.

6-GÖZ ALTI TEMİZLİĞİ;
Göz altınızı sabah akşam 64 ppm gümüş iyonlu suyla silin.

7-GÖZ ALTI BAKIM KREMİ;
Göz altı kremini hazır almayın kendiniz evde en mükemmelini yapın elde edeceğiniz kremi sabah akşam göz altlarına bastırmadan uygulayın bu krem yarı su bazlı bir göz altı kremi uygulaması olup tüm cilttede kullanabilirsiniz.Göz altı kreminizi aşağıdaki videoyu izleyerek nasıl yapacağınızı öğrenebilirsiniz.



10 Şubat 2017 Cuma

Müziğin Sağlığımızdaki Önemi Faydaları ve Zararları

SAĞLIKTA MÜZİĞİN ÖNEMİ;
Eski zamanlarda müzik ile yapılan tedaviler vardı,özellikle ruhsal sıkıntılar için kullanılan müzikal tedavilerde amaç kişinin ruhsal dinginliğe erişip ruhen ve bedenen kişinin sağlığına kavuşturulmasıydı.Bu uygulama Altaylarda özellikle Kam ayinlerinde yapılırken sonralarında Osmanlı döneminde de oldukça yaygındı.Bir çok alim bu tedavi yöntemini kullanırdı.Bu alimlerden bir tanesini iyi bilirim türbegahı ve medresesi halen Çankırı ili Atkaracalar ilçesinde Hoşislamlar adıyla durmaktadır bu alim kişi ise Hamza Sultan Hazretleridir.Bu alim kişi akıl hastalıkları üzerinde müzikal frekans yöntemiyle tedavi uygulayan en büyük alimlerdendir.
Günümüzde ise müzik ile zehirlendiğimizi biliyormusunuz?Evet müzik ile bildiğiniz zehirleme yapılmaktadır.Şimdi diyeceksiniz ki müzik nasıl zehirli olu.Yazıyı sonuna kadar okursanız ne demek istediğimi anlayacaksınız.
ZEHİRLİ MÜZİK ;
Son zamanlarda sevginin titreşimini temsil ettiği söylenen 528 Hz frekansında müzik dinlemek moda oldu. Sadece bununla bitmiyor. 174 Hz ile Topraklama, 396 Hz ile Bırakma, 639 Hz ile Bir Olma, 741 Hz ile Sezgilerin Güçlenmesi, 852 Hz ile koşulsuz Sevgi gibi başka frekanslar da var.
Peki, 528 Hz içimize huzur verip, bizi iyileştirme gücüne, diğer frekanslar da kendi çaplarında pek çok etkiye sahipken, neden şu anda dinlediğimiz tüm müzikler 440 Hz frekansına ayarlı? Buna kim ne zaman karar vermiş ve müzik nasıl olmuş da tekelleşmiş? Dinlediğimiz müziklerin altında hiçbir zaman komplo teorisi arama ihtiyacı duymayan bizler, “müzik ruhun gıdasıdır” diyerek ne kadar zamandır zehirleniyoruz dersiniz?
Haydaaa… Yediklerimiz, içtiklerimiz, aşılar maşılar derken bir müzik eksikti değil mi?
Günümüz psikopatolojisi, siyasi yozlaşma, genetik bozulma ve kültürel yozlaşmayla geleneksel değerlerin kayboluşunun ve hastalıkların artmasının altında yatan müzikal gerçeği öğrenmeye hazır olun o halde.
Her şey “Standard Tuning” dediğimiz müziğin A=440 Hz’e sabitlenmesi ile başladı. Bunu yapan ise müziği askeri anlamda ticarileştiren Rockefeller Grubu. Müzik endüstrisinin bu standart frekans ile tekelleşmesi, kitleleri sürü psikolojisi altında tutmanın, insanları asabiyete, kedere sürüklemenin, psikososyal kışkırtmalara açık hale getirmenin zeminini hazırlamış ve bunlar sonucunda artan hastalık oranları ve mali krizler sayesinde de Gruba üye ticari şirketlerin kâr elde etmesinin etkili yollarından biri olmuştur.
Alternatif müzik frekansı olan A=444 Hz (C=528 Hz) ise bastırıldı. Bastırılan bu frekans, yani “iyi titreşimler” ise her türlü hastalığı ve stresi iyileştirebilecek güçtedir. Ama ne yazık ki önce sansürlenmiş, daha sonra ise standartlar değiştirilerek unutturulmaya çalışılmıştır.
Titreşimler tüm hayatımızı etkiler. Özellikle de hücrelerimiz iyileşmek ve yenilenmek için düzenli titreşim halinde olmak durumundadır. Titreşimlerin gücüyle “karanlık” ya da “aydınlık” tarafa geçmek mümkündür. Suya güzel şeyler söyleyince moleküllerinin güzelleştiğini hepimiz biliyoruz. Bedenlerimizin %80’ine yakını sudan ibarettir ve su, süper-iletken sıvı kristal bir yapıya sahiptir.
Günümüzde modern müziği kafa şişirici ve saldırgan bulan pek çok kişi var. Pek çoğumuz duygusal olarak bu tarz müziklerden olumsuz etkileniyoruz. Standart Anglo-Amerikan müzik aletleri ve sesleri ise kitlesel histeri yaratmak üzerine akortlanmaya devam ediyor. Tarih boyunca savaş çıkaran, inanılmaz kârlar elde eden ve nüfusu kontrol altında tutmaya çalışan güçler mevcut oldu. 1770’de Rothschild, İlluminati planlarını başlattı. Amacı bankalar aracılığıyla yaratılan bir network ağı ile kendisi ve yandaşları tarafından yönetilecek küresel bir dünya sistemi kurmaktı. Öyle bir güç ki tüm uluslararası kurumsal şirketleri ve hatta hükümetleri yönetecekti. Bu sayede Amerikan hazinesi başta olmak üzere dünyanın sayılı ülkelerini avuçlarının içine aldılar.
Işık ve ses, üretilebilen ve ölçülebilen matematiksel frekans değerlerine sahiptir. Şimdi komplo teorilerine kulak asacak olursak, bu mutlak güç, biyoenerjetik yolla, belli frekans ayarları ve elektromanyetik manipülasyonlarla “bilincimizi” kontrol altına alırken biyolojimizi, psikolojimizi ve davranışlarımızı değiştiriyor.
Askeri Müzik
1913’te Rothschild, Amerika’daki üçüncü en büyük bankasını kurdu (Federal Reserve Bank). Ona Rockefeller ve J.P. Morgan yardım etti. Bu ikisinin tüm yatırımları 1865’den bu yana Rothschild tarafından finanse edildi. 1. Ve 2. Dünya Savaşları sırasında banka kartelleri inanılmaz kârlar elde ettiler. 1914’te Alman Rothschild Bankası, Alman hükümetine, İngiliz Rothschild Bankası İngiliz hükümetine ve Fransız Rothschild ise Fransızlara para yardımı yaptı (borç verdi). Bunlara Almanya’da Woff, İngiltere’de Reuters ve Fransa’da Havas destek verdi. 1. ve 2. Dünya Savaşları arasında müzik frekansları üzerine bilimsel araştırmalar yapıldı. Rothschild ve Rockefeller çalışması ve Amerikan Donanması işbirliği ile “savaş-çıkaran” frekanslar üzerinde çalışıldı. Amaç kitleleri kontrol altında tutmak ve psikopatoloji, duygusal çöküş ve kitlesel histeri yaratmaktı.
Akustik enerji araştırmacıları, ses mühendisleri ve drama uzmanları ile akademik olarak çalışmalar başlatıldı. Aynı tarihlerde fabrikalarda ses düzenleri kurularak çalışanların duygusal motivasyon kazanması ve fabrikadaki aletlerin seslerinden etkilenmemeleri sağlanıyordu.
2. Dünya Savaşı sırasında ise Savunma Bakanlığı işbirliği ile havadan yapılan operasyonlarda bu ses frekansları etkili şekilde kullanılmaya başlandı. Buna radyolar da dâhil oldu.
Daha sonra ise haritanın batısında standart müzik ayarı A=440Hz’e sabitlendi.
İlk çalışmalar Elvis ve İngiliz grup British Invaders ile başladı. Bunu Beatles takip etti. Beatles’in bir konseri İsrail’de iptal edildi, sebebi ise “kitlesel histeri yaratması, cinsel istekleri tetiklemesi ve saldırganlığı tırmandırması” olarak belirtildi. Bunda Mossad’ın İngiliz Kraliyet ailesini yakın takibe alması önemli rol oynadı. 1938’de Rockefeller Grubu İngiliz-Amerikan radyosu ve televizyon kartelleri kurarak Nazi hareketiyle Yahudi düşmanlığı başlattılar. 1957’de Kanada’da ergen yaştakileri saldırganlaştıran müzik yayınları yapılmaya başlandı ve çok etkili oldu. Elvis’in menejeri Amerikan Ordusuna hizmet eden bir Albaydı ve Avrupa göçmeniydi.
1.Dünya savaşı sırasında Rockefeller tarafından yönetilen askeri radyolar devreye girdi ve bütün ekipmanlar seferber edilerek radyo tekeli kuruldu. Radyodan savaş esnasında gönderilen komutlar hiç son bulmadı. Amerikan Donanması, General Electric işbirliği ile 1919’da kendi ulusal radyosunu kurarak bu tekele alternatif oluşturdu ve bugünkü Amerikan Radyosunu (RCA) doğurdu. Askeri tabanlı kartelde RCA, AT&T, General Electric, Westinghouse gibi şirketler yer aldı. Bu oluşum enerji endüstrisi, biyoenerji ve elektro-genetik ve soyaçekim üzerinde faşist bir baskı kurdu. Daha sonra Ulusal Yayıncılık (NBC) ve AT&T ile radyo, televizyon ve telefon zinciri tekelleşti.
1938’de frekanslar standarda sabitlenmeden önce, mekanik olarak dinleyicilerin duygularını kontrol altına almaya yönelik araştırmalar başladı. Bu sayede kitlelere ticari ilgi alanları önceden dayatılabilecekti. Bu araştırmalar derhal kitlelerin ikna edilmesi için kullanılmaya başlandı.
Aynı sistem eğitim için de kullanılmaya başlandı: “Programlanabilir Zihin Setleri”. NBC ve CBS arasındaki ticari çekişme halkın üzerinde türlü deneysel çalışmalar yapılmasına neden oldu. Kendi taraflarına daha fazla takipçi çekebilmek uğruna halk üzerinde çeşitli ses efektleri kullanılarak psiko-galvanometre denemeleri yapıldı. Bu ölçümlere göre de halkın nasıl yönlendirileceği tayin edildi.
A=440 Hz
Sahnedeki, televizyondaki ve radyodaki elektronik ses yeterince akıcı değildi. 1910’da A=440Hz standardı Amerika’da sınırlı başarıya imza attı. Avrupa’da ise sıfıra yakın… Müzik endüstrisi de işin içine dahil edilmeliydi. Bu yüzden çalışmalar başlatıldı. İlk olarak İngiliz Standartları Enstitüsü A=440Hz’i kabul etti. Bunda Rockefeller-Nazi konsorsiyumu etkili oldu. O sıralarda İngiltere-Almanya savaşı çıkmak üzereydi.
A=440Hz, petrokimya ve ilaç devleri tarafından finanse edilerek 2. Dünya Savaşında kullanıldı. Hitler’in Almanyası Polonya’yı işgal ederek savaşı başlattı. Tüm dünyadaki müzisyenlerin başkaldırmasına karşın bu standart Nazi propagandalarıyla Hitler karşıtı tüm ülkelerde kafadan kabul edildi.
Yapılan tüm araştırmalar A=440Hz’in insanların kalp ve kuyruk sokumu arasındaki enerji merkezleriyle (çakralar) uyumsuz olduğunu gösterdi. Tersine kalp üzerindeki çakraların ise uyarıldığı gözlendi. Teorik olarak, titreşimler egoları ve sol beyni tetikliyordu. Ancak sağ beyne özgü duygusal ve sevgisel zihni baskılıyor ve yaratıcılığı köreltiyordu. 3.Göz denen çakranın kapanmasıyla da insanoğlu farkındalığını hiçbir alanda kullanamaz hale gelecekti.
Metafiziksel olarak, A=440 Hz ile A=444 Hz arasındaki interval, müzik âleminde “Şeytanın İntervali” olarak kabul edildi. Bunun nedeni ise ahenkten uzak, iğrenç denilebilecek bir tınının bu iki notanın aynı anda çalınması ile ortaya çıkması idi.
Bundan önceki müzik çalışmalarında yer alan A=444 Hz’in ise doğayla ve insanla daha uyum içinde olduğu gözlemlendi. Eğer insanoğlu spiritüel olarak bastırılırsa, A=444 Hz’in (C=528 Hz) müziksel tınısı dini olarak kabul edilmezdi, öyle de oldu. Bu kiliselerin de işine gelmiş oldu.
Günümüzde ise pek çok aklı başında ve duyarlı müzisyen akortlarını ve dijital ayarlarını 444 Hz’e göre yapmaya başladı. Ancak bunların sayısı az miktarda iken, başta Madonna olmak üzere pek çok ünlü, standart tınılarla, nakaratlarla ve özel olarak imal edilmiş parça sözleriyle gençliği programlanabilir insanlar haline getirmektedir. Müzik biyoenerjetik olarak titreşimlerinizi ele geçirerek, bilinçaltınızda hâkimiyet kurarak, vücut kimyasını, psikonörolojiyi ve insan sağlığını denetim altına alabilir.
Son zamanlarda tekrar 444 Hz’e dönüş ile daha mükemmel dinletisi olan tınılar elde edilmeye başlandı ve bu tınıların sevgiyi artırdığı, en saf haliyle sevgiyi oluşturduğu, iyileştirme özelliği olduğu ve genetik açıdan onarıcı olduğu tespit edildi. Ancak çalışmaların pek çoğu halen güven uyandırıcı değil. Pek çok tını da melodik olmaktan uzak olup gürültülü bir yapıda.
Haritanın sağ tarafında uygulanan şifa tonlamaları (Çigong, şamanik vb çalışmalar) A= 444Hz yani C=528Hz frekansında, en saf ve katıksız titreşimleri yarattığı için, kişi tüm stresinden arınmakta, hücreleri şifa ve sevgiyle dolarak hastalıklara veda etmektedir. Her organa ait özel ses tonlamaları, o organa ait hücrelerin titreşimini artırarak iyileşmesini sağlamaktadır. Tüm enerji çalışmalarında titreşimler esas kabul edilerek hücrelerin mükemmel titreşimlere kavuşması ve blokajların kalkması hedeflenir. Yüksek titreşimlere çıkabilen kişilerin bazı olağanüstü yetenekleri de ortaya çıkabilir, yaratıcılığı artar, astral seyahat yapabilir, telepatik güçleri ortaya çıkar, dünya ötesi varlıklarla iletişime dahi geçebilir.
Organik müzik ruhun gıdasıdır.