Bir çok kişinin solun yolları hastalığı olan astım,bronşit ve koah hastalığı kişiyi oldukça sıkıntılı bir hayat yaşamaya sürüklerken,malesef sigara içenlerde özellikle solunum sıkıntısı daha çok olmaktadır.Korona virüz kovit 19 da bilindiği üzere akciğerlere büyük tahribat yapıyor.Bu tahribatın giderilmesine,sigaranın verdiği zararları kaybetmek,astım ve bronşit hastaları için aşağıdaki videoda nasıl yapıldığı görülen macun karışımı güzel bir uygulamadır.Herkese şifalı oldun.
Şifalı Bitkiler Ansiklopedisi Lokman Hekim
Literatürdeki Tüm Şifalı Bitkilerin özellikleri ve kullanımları hakkında herşeyi burada bulabilirsiniz.
28 Ekim 2020 Çarşamba
Udi Hindi Nedir Udi Hindi Yağı Nasıl Yapılır
Udi hindi özellikle akciğelrere,sinüzit,bademcik ve iltiahplı romatizmal hastalıklarda kullanılan ve uzak Asya ülkelerinde yetişen bir bitkinin köküdür.Udi Hindi ayrıca mide hastalıklarına da şifalı olup mide ağrılarını da zaltan bir kökdür.Son zamanlarda tüm dünyayı kasık kavuran korona virüzü kovit 19 un zararları ve bağışıklık sistemini güçlendirmek için de popüler hale gelmiştir.Udi hindi yağının nasıl yapıldığını aşağıdaki videoyu izleyerek öğrenebilir ve yapabilirsiniz.
17 Şubat 2020 Pazartesi
Hyaluronik Asit ve Konjak Ekstraktlı Sıkılaştırıcı Serum Yapımı
Antiaging Kollajen Sıkılaştırıcı Cilt Bakım Serumu Yapımı
Ciltte gerek yaşlılıktan kaynaklı,kilo alıp vermekten ve yer çekimine bağlı olarak ve elastikiyet kaybına bağlı olarak oluşan sarkmalar ve ciltteki gevşemeler bir çoğumuzun müzdarip olduğu bir konu.Bu konu ile ilgili olarak bir çok kozmetik ürünleri olmasına rağmen başarılı sonuç veren ürün pek azdır.Bu konuda bu gün sizleri yeni bir doğal ham madde ile tanıştırıp aynı zamanda evde en profesyonel manada yapabileceğiniz anti-aging kollajen etkide cilt bakım serumunun tarifini paylaşıyorum.
Bu gün sizleri Japonyada yetişen çok özel bir bitki olan #Konjak ( #Konjac ) ile tanıştırmak istiyorum.
Konjak turp gillerden çok özel bir bitki,bünyesinde bol miktarda #avitamini , #b1vitamini , #b2vitamini , #b6vitamini ,#b12vitamini , #cvitamini #dvitamini ve #evitamini barındırır. Ayrıca proteinler, #lipit ler , #magnezyum ,#demir , #çinko , #bakır ve yağ asitleri bakımından da çok zengindir. Bu sebeple vücut için çok faydalı olduğu gibi cilt bakımı için de çok faydalıdır. Konjak ekstraktı nötr bir PH'a sahiptir bu sebeple cildi dengeler,cildi sıkılaştırır. Doğal olarak #alkali bir bitki olan Konjak cildin epidermisine zarar vermez.Mükemmel yara kapatıcı,doku iyileştirici özelliği sayesinde sivilce ve aknelerde de oldukça başarılıdır. İşte tüm bu sebeplerden dolayı saf ekstrakt halini Japonyadan getirttik.
KONU İLE İLGİLİ VE SERUMUN NASIL YAPILACAĞINI AŞAĞIDAKİ VİDEODAN İZLEYEBİLİRSİNİZ.
Bu gün sizleri Japonyada yetişen çok özel bir bitki olan #Konjak ( #Konjac ) ile tanıştırmak istiyorum.
Konjak turp gillerden çok özel bir bitki,bünyesinde bol miktarda #avitamini , #b1vitamini , #b2vitamini , #b6vitamini ,#b12vitamini , #cvitamini #dvitamini ve #evitamini barındırır. Ayrıca proteinler, #lipit ler , #magnezyum ,#demir , #çinko , #bakır ve yağ asitleri bakımından da çok zengindir. Bu sebeple vücut için çok faydalı olduğu gibi cilt bakımı için de çok faydalıdır. Konjak ekstraktı nötr bir PH'a sahiptir bu sebeple cildi dengeler,cildi sıkılaştırır. Doğal olarak #alkali bir bitki olan Konjak cildin epidermisine zarar vermez.Mükemmel yara kapatıcı,doku iyileştirici özelliği sayesinde sivilce ve aknelerde de oldukça başarılıdır. İşte tüm bu sebeplerden dolayı saf ekstrakt halini Japonyadan getirttik.
KONU İLE İLGİLİ VE SERUMUN NASIL YAPILACAĞINI AŞAĞIDAKİ VİDEODAN İZLEYEBİLİRSİNİZ.
25 Mayıs 2019 Cumartesi
Yemlik Otu Nedir Faydaları Nelerdir
Yemlik otu halk arasında yelmik,dağ yemliği,yelmük olarak da bilinir.Ülkemizin her yerinde yol kenarları ve boş tarlalarda yetişir.İnce mızrak şeklinde tüylü yaprakları tek sap üzerinde büyür ve beyaz renkte süt akıntısı vardır.Kendine has tadı ve kokusu olan Yemlik otunda bol miktarda A,B2,B6 ve C vitamini vardır.Anadoluda bitkilerin padişahı olarak da bilinen Yemlik otunun başlıca faydaları ve kullanım şekli aşağıdaki videoda izlenebilir.
26 Ekim 2018 Cuma
Hyaluronik Asit Nedir Faydaları ve Önemi Nedir
Hyaluronik asit insan vücudunda 15 gram civarın bulunur.Göz sıvısı,eklem dokusu ve deri altı dermis tabakasında bulunan hyaluronik asit kendi ağırlığının yaklaşık olarak bin katı kadar su molekülünü toplar bu sebeple göz,cilt,eklem ve kaslar için çok önemlidir.
Vücudumuzda bulunan hyaluronik asitin yaklaşık olarak üçte biri bozulur fakat vücut kendiliğinden bozulan miktardaki hyaluronik asidi tekrar üretir.Bu üretim otuzlu yaşlardan itibaren azalır ve vücuttaki hyaluronik asit miktarı düşer bu sebeple de gözlerde kurulur,eklemlerde ve kaslarda ağrılar,ciltte kırışıklık,elastikiyet kaybı,cilt kuruluğu ve cilt yaşlanması başlar.
Özellikle ciltte dermis tabakasındaki hyaluronik asit düşüklüğünden dolayı cilt çatlamaları,kırışıklıklar ve sarkmaların yanı sıra açık gözenek sorunları da artar.
Hyaluronik asitli serum uygulaması cildinizdeki bu sorunlara karşı mücadele eder.Hyaluronik asit aynı zamanda sivilce tedavisi esnasında cildi kurtan ilaçların da ciltteki yan etkilerine karşı fayda sağlarken kuru saç derisi ve saç telleri konusunda da faydalı olan bir üründür.
Günümüzde bir çok cilt bakım uygulamasında hyaluronik asitten faydalanılmaktadır.Fakat hangisi doğrudur yada doğru ürün kullanıyordur konusunda bir çok şüphe vardır.
İşte bu şüphelere karşı sizlere evde kendinizin nasıl hyaluronik asit serumu yapabileceğiniz konusunda ve hyaluronik asidin çeşitleri konusunda aşağıdaki videoyu izlemenizi tavsiye ederim.
Vücudumuzda bulunan hyaluronik asitin yaklaşık olarak üçte biri bozulur fakat vücut kendiliğinden bozulan miktardaki hyaluronik asidi tekrar üretir.Bu üretim otuzlu yaşlardan itibaren azalır ve vücuttaki hyaluronik asit miktarı düşer bu sebeple de gözlerde kurulur,eklemlerde ve kaslarda ağrılar,ciltte kırışıklık,elastikiyet kaybı,cilt kuruluğu ve cilt yaşlanması başlar.
Özellikle ciltte dermis tabakasındaki hyaluronik asit düşüklüğünden dolayı cilt çatlamaları,kırışıklıklar ve sarkmaların yanı sıra açık gözenek sorunları da artar.
Hyaluronik asitli serum uygulaması cildinizdeki bu sorunlara karşı mücadele eder.Hyaluronik asit aynı zamanda sivilce tedavisi esnasında cildi kurtan ilaçların da ciltteki yan etkilerine karşı fayda sağlarken kuru saç derisi ve saç telleri konusunda da faydalı olan bir üründür.
Günümüzde bir çok cilt bakım uygulamasında hyaluronik asitten faydalanılmaktadır.Fakat hangisi doğrudur yada doğru ürün kullanıyordur konusunda bir çok şüphe vardır.
İşte bu şüphelere karşı sizlere evde kendinizin nasıl hyaluronik asit serumu yapabileceğiniz konusunda ve hyaluronik asidin çeşitleri konusunda aşağıdaki videoyu izlemenizi tavsiye ederim.
24 Nisan 2018 Salı
Dulavrat Otu Nedir Faydaları Nelerdir
DULAVRAT OTUNUN VE DULAVRAT OTU YAĞININ FAYDALARI;
Dulavrat otu halk arasında,Uluavrat otu,Pardana ve Pıtrak olarak da bilinir.
Dulavrat otu ülkemiz genelinde orman içi ve dağ eteklerinde,sulu ve rutubetli arazilerde yabani olarak yetişir.
Boyu ortalama 80-100 cm arasında olup yaz aylarında çiçek açar.Yaprakları geniş ve damarlı bir yapıya sahiptir.
Böbrek ve idrar yollları iltihabına,mesane tıkanıklığı,romatizma,siyatik,kas krampları,terlemeye ve saçları güçlendirip kelliğe karşı oldukça faydalıdır.
Kökleri kış aylarında topraktan çıkratılıp iyice temizlendikten sonra doğranıp kurutulduktan sonra suyu içilir,yapraklarının lapası ağrılı bölgelere sarılır.Dulavrat otu yağı ile saçlara bakım yapılır .
Bu bitkinin dahili kullanımında uzmanına danışmak gerekir çünkü az da olsa zehirlenme tehlikesi yapabilir.
DULAVRAT OTU VE YAĞI İLE İLGİLİ VİDEO;
Dulavrat otu halk arasında,Uluavrat otu,Pardana ve Pıtrak olarak da bilinir.
Dulavrat otu ülkemiz genelinde orman içi ve dağ eteklerinde,sulu ve rutubetli arazilerde yabani olarak yetişir.
Boyu ortalama 80-100 cm arasında olup yaz aylarında çiçek açar.Yaprakları geniş ve damarlı bir yapıya sahiptir.
Böbrek ve idrar yollları iltihabına,mesane tıkanıklığı,romatizma,siyatik,kas krampları,terlemeye ve saçları güçlendirip kelliğe karşı oldukça faydalıdır.
Kökleri kış aylarında topraktan çıkratılıp iyice temizlendikten sonra doğranıp kurutulduktan sonra suyu içilir,yapraklarının lapası ağrılı bölgelere sarılır.Dulavrat otu yağı ile saçlara bakım yapılır .
Bu bitkinin dahili kullanımında uzmanına danışmak gerekir çünkü az da olsa zehirlenme tehlikesi yapabilir.
DULAVRAT OTU VE YAĞI İLE İLGİLİ VİDEO;
5 Mayıs 2017 Cuma
Saç Dökülmesinde Şifalı Bitkiler
1-Kansızlık
2-Hormonal Bozukluklar
3-Stres
4-Vücutta gerekli vitamin ve mineral eksiklikleri
5-Kalitesiz sanayi ürünü sülfatlı şampuanlar
6-Dengesiz beslenme
7-Kimyasal işlemler,röfle,açıcı,maşa ve aşırı fön kullanılması
8-Şebeke suyundaki aşırı klor
9-Bilinçsizce kullanılan saç bakım ürünleri
Yukarıda dokuz ana başlıkta sıralanan sebeplerden 1-2-3-4-ve 6 ıncı maddelerinde dahili uygulamalar gerekir .Özellikle kansızlık sorunu ve demir,çinko,biyotin gibi eksiklikler varsa dahilen ısırgan tohumu,kına kına kabuğu,kara üzüm çekirdeği,harnup unu,harnup pekmezi,dut pekmezi gibi besin ve bitkilerden faydalanılması gerekir.Yine kişide hormonal bozukluklardan örneğin troid hormon bozuklukları var ise tere,dere otu,yoğurt otu gibi bitkilerden,kişide östrojen ile ilgili sıkıntılar varsa çuha çiçeği,hayıt tohumu,ege ada çayı,maca kökü,aslan pençesi v.b. bitkilerden,kişide testesteron (erkeklerde olur)ile ilgili sıkıntı varsa çoban çökerten,azgın teke otu,keçi boynuzu,kırmızı ginseng,ginkgo biloba v.b. bitkilerden faydalanılabilir.
Yine kişide yoğun stres varsa buda saç dökülme sebeplerinden olabilir bu durumda melisa yaprağı,sarı kantaron,şerbetçi otu,reyhan yaprağı,ahududu yaprağı gibi bitkilerden faydalanılabilir.Günlük beslenmemizde et ile sebe dengesinin önemide büyüktür.Daha çok sulu ev yemekleri ve salatalar tercihimiz olmalıdır çünkü hazır fast food ürünleri size fayda sağlamayacağı gibi bir çok vitamin ve minerelinde vücutta emilimini engellemektedir.En basitinden bağırsaklarda kabızlık sorunu yaratır ki o da minerallerin bağırsaklarda bağlanmasını engeller.Artık içlerindeki kimyasal katkı maddelerinin zararlarına değinmiyorum bile.
Tabiki tüm bunların yanı sıra saç için gerekli doğal harici bakım yağı uygulamasıda gerekir bu uygulamanında saç derisini onarıcı ve saçları güçlendirici etkisi olmalıdır.Bu manada haftada 3 defa aşağıdaki videoda izleyeceğiniz uygulama saçlarda gerekli cevabı verecek bir etkiye sahip uygulamadır.
Daha sonraki paylaşımlarım da saç bakımı ile ilgili doğal tonik,doğal saç maskesi ve doğal saç bakım sütü uygulamaları ile ilgili bilgilendirici paylaşımlarım olacak.
27 Nisan 2017 Perşembe
Sivilce Neden Çıkar Sivilce Ve İzleri Nasıl Geçer
Sivilce sorunu daha çok ergenlik dönemlerinde olsada bir çok kişide ileri yaşlarda da sivilce sorunları olmaktadır.Sivilce oluşumunun başlıca sebepleri ise şöyle sıralanabilir;
1-Ciltte Fazla Yağ Üretimi
2-Deri Altında Oluşan Partiküller
3-Deri ve deri altında bakteri birikimi
4-Hormonal bozukluklar
5-Yüksek kolesterol
6-Karaciğer enzim bozuklukları
7-Ciltte ölü derinin atılamaması
Yukarda yedi ana başlıkta oluşan sivilcelerin özellikle 4-5 ve 6 ncı maddelerindeki sebeplerde dahilen müdahaleler gerekebilir.Çünkü her zaman için bir sorundan kurtulmak için sorunu oluşturan ana sebebi ortadan kaldırmak gerekir.
Sivilcelerden kurtulmak için yapılan bir çok uygulamada ciltte sivilce izleri kalabilmektedir.Hatta doku kayıpları ve ciltte çatlaklarda oluşabilir ve bir çok bilinen uygulamada sivilceler daha da artabilmektedir örneğin kil maskeleri topraktan yapıldığı için bakteri üreterek ciltte daha sonrasında artan sivilce sorunlarını yaratabilir ve cildi aşırı derecede kurutarak deride çatlamalar ve doku kayıpları yapabilir ayrıca kortizon içeren ilaçlarda aynı şekilde hem cildi hemde tüm vücudu kurutarak çatlaklar ve doku kayıpları yapabilir.İşte bu yüzden sorunun köküne inmek gerekir.Sivilceler bir tür viral enfeksiyondur bu sebeple önceliğiniz her aman bu enfeksiyonu yok etmeye yönelik olmalıdır.Bir defa şunu unutmamak gerekir cilt en az haftada bir defa keselenmeli ve bu işlem lifle değil hamam kesesi yada bitkisel kabak lifi kesesi ile yapılmalı bunun sebebi ölü deriyi atmaktır ölü deri atılırsa cilt nefes alır deri altına gözeneklerden daha fazla oksijen gider oksijen her derde devadır :)
Sivilceleri asla sıkmayın ileride geri dönüşü olmayan sıkıntılar yaratır.
Kısacası sivilce sorununda yapacağınız uygulamalarda hedef deri ve deri altının tam anlamı ile dezenfekte edilmesinden geçer burada yine doğanın en güçlü antibiyotik ve antiseptik özellikteki ürünlerinden faydalanmak gerekecek.Örneğin cilt temizliğinizi kesinlikle gümüş iyonlu su yada tonik ile yapmalısınız.En basit gümüş iyonlu toniği şu şekilde yapabilirsiniz 50 mililitre gümüş iyonlu suda 1 yemek kaşığı lavanta çiçeğini ve 1 çay kaşığı pirinci 6-7 saat beklettikten sonra süzüp alın elde ettiğiniz su en güçlü sivilceli cilt toniği olacaktır bu suyla ıslattığınız pamuk yardımı ile tüm cildi silebilirsiniz.
Birde en doğalından maske uygulaması vardır ki bu maskeyi isteyen oturup kaşık kaşık yiyebilir çünkü aynı zamanda bağışıklık sistemini güçlendiren bir karışımdır.Bahsi geçen bu maske hem sivilcelerden hemde sivilce izlerinden kurtulmak için en mükemmel en doğal uygulamadır.Aşağıdaki videoda hangi ürünler ile nasıl yapıldığını izleyebilirsiniz.
25 Nisan 2017 Salı
Anti Aging (Cilt Gençleştirme)Krem Uygulamaları
Anti-aging cilt uygulamarında ana hedef cilt dokusunu ve bağlayıcı hücreleri yenilemektir.Tıpkı bedende ve hormonal dengelerde olduğu gibi cildimizde belli yaşlardan itibaren serbest radikallerin artmasından dolayı ciltte sarkmalar,kırışıklıklar ve ton farkı ortaya çıkmakta .Bunun ana sebebi cilt derisindeki reaktif oksijen türevleridir.Derimizin ana temelindeki hücreler bu rektif oksijen türevlerinden dolayı canlılık oranını kaybetmeye başlar.Bununla birlikte de ciltte istemediğimiz bir çok tepkimeler ortaya çıkmaya başlar.
Bilindiği üzere anti oksidan ve anti aging özellik gösteren bir çok vitamin ve mineraller vardır.Bunların en başında hücre duvarlarını koruyan beta karoten,likopen,oksijen,resveratroldür.Ve bunların tamamı doğal yollarla elde edilebilir.
Örneğin domatesteki likopenin bu sorunlardaki etkisi tartışmasızdır,yine siyah üzümdeki resveratrolde birçok akademik araştırmalarda ilk sırayı almaktadır.Şüphesizki yaşlanmanın önüne kimse geçemez bu doğanın bir kanunu fakat etkilerini mümkün olduğu kadar azaltmakta mümkündür.Daha güzel yaşlanmak varken neden herşeyi oluruna bırakalım ki?
Tüm bunların yanısıra aynı zamanda ciltte derin antiseptik temizlikte gerekir malüm dış etkenlerin deri yüzeyine oradan da gözeneklerden girerek hücrelere verdiği zarar malüm.Doğada bilinen en güçlü antiseptik elementin gümüş olduğunu sanırım bilmeyen yoktur.
Tüm bu sebeplerden dolayı cildinizin antiaging bakımını kendiniz yapmak istiyorsanız size çok mükemmel bir anti aging krem uygulama tarifini yayınlıyorum üstelik tamamen doğal ve kısa zamanda etkisini görebileceğiniz bir uygulama .Unutmadan bu uygulama Sophia Loren'in meşhur domates uygulamasıdır.Sanırım zamana karşı yaşını belli etmeyen Sophia Loren'i ve cildini bilmeyen yoktur.Videoda ayrıntılı olarak krem yapımı anlatılmaktadır.Gizem Özdilli hanıma bu paylaşımından dolayı ayrıca teşekkürler.
Bilindiği üzere anti oksidan ve anti aging özellik gösteren bir çok vitamin ve mineraller vardır.Bunların en başında hücre duvarlarını koruyan beta karoten,likopen,oksijen,resveratroldür.Ve bunların tamamı doğal yollarla elde edilebilir.
Örneğin domatesteki likopenin bu sorunlardaki etkisi tartışmasızdır,yine siyah üzümdeki resveratrolde birçok akademik araştırmalarda ilk sırayı almaktadır.Şüphesizki yaşlanmanın önüne kimse geçemez bu doğanın bir kanunu fakat etkilerini mümkün olduğu kadar azaltmakta mümkündür.Daha güzel yaşlanmak varken neden herşeyi oluruna bırakalım ki?
Tüm bunların yanısıra aynı zamanda ciltte derin antiseptik temizlikte gerekir malüm dış etkenlerin deri yüzeyine oradan da gözeneklerden girerek hücrelere verdiği zarar malüm.Doğada bilinen en güçlü antiseptik elementin gümüş olduğunu sanırım bilmeyen yoktur.
Tüm bu sebeplerden dolayı cildinizin antiaging bakımını kendiniz yapmak istiyorsanız size çok mükemmel bir anti aging krem uygulama tarifini yayınlıyorum üstelik tamamen doğal ve kısa zamanda etkisini görebileceğiniz bir uygulama .Unutmadan bu uygulama Sophia Loren'in meşhur domates uygulamasıdır.Sanırım zamana karşı yaşını belli etmeyen Sophia Loren'i ve cildini bilmeyen yoktur.Videoda ayrıntılı olarak krem yapımı anlatılmaktadır.Gizem Özdilli hanıma bu paylaşımından dolayı ayrıca teşekkürler.
21 Nisan 2017 Cuma
Göz Altı Morlukları Neden Olur Nasıl Geçer
Göz altı morluğu bir çok kişinin sorunu.Göz altı mor bir kişi ile karşılaştığımızda aklımıza ilk olarak kişinin ne kadar yorgun göründüğü yada kişinin çok uykusuz olduğu kanaati ile yakşırız oysa göz altı morluklarının bir çok sebebi var.
Uykusuzuluk elbette göz altlarında morlukların ve torbaların oluşmasında etkendir,lakin bunun yanı sıra bir çok sebebide vardır.Kişinin aşırı derecede bilgisayar ekranına bakması,dengesiz beslenmesi,aşırı alkol tüketmesi,yoğun strese maruz kalması,göz altında uygun olmayan kozmetik ürün kullanımı gibi sebeplerin yanı sıra,kişide hiper tansiyon hastalığının olması,kortizonlu ilaç yada aşırı antibiyotik tüketmesi,diyaliz hastası olması ve kalıtsal genetik sorunlarda kişide göz altı morlukuklarının oluşmasına sebebiyet verir.Esasen göz altı morluğu bir çok rahatsızlığında habercisidir..Peki bu morluklardan kurtulmanın ve hoş olmayan görüntünün en aza indirgenmesi haricen mümkünmüdür ?Elbetteki bazı doğal uygulamalar ile bu mümkündür.
1-SALATALIK MASKESİ;
Mevsiminde olmak kaydıyla salatalıklar kabuğu soyulmadan yarım santimetre kalınlığında kesilip göz altlarına koyulur ve 15 -20 dakika bekletilir
2-KAHVE TELVESİ MASKESİ;
İçtiğiniz Türk kahvesinin telvesini temiz bir gazlı bezin arasına serip gazlı bezi tekrar katlayıp göz altlarına koyup yine 10-15 dakika bekletip göz altlarını yıkayınız.
3-YOĞURT MASKESİ;
Süzme yoğurt temiz bir gazlı bez yada temiz bir tülbent arasına serilip tekrar üzeri katlanır ve gözler kapalı halde göz üzerine yerleştirilerek isteğe göre 20-30 dakika yada birkaç saat bekletilebilir bu uygulama aynı zamanda çok güçlü bir antiseptik uygulamadır.Gözü temizler arpacığıda giderir.
4-KİVİ KABUĞU;
Soyduğunuz kivi kabuklarını iç kısımları göz altlarına gelecek şekilde yerleştirip 15-20 dakika bekletin.
5-ELMA KABUĞU;Yediğiniz kırmızı elma kabuklarının iç kısımlarını yine göz altına gelecek şekilde yerleştirip 15-20 dakika bekletip istirahat edin.
6-GÖZ ALTI TEMİZLİĞİ;
Göz altınızı sabah akşam 64 ppm gümüş iyonlu suyla silin.
7-GÖZ ALTI BAKIM KREMİ;
Göz altı kremini hazır almayın kendiniz evde en mükemmelini yapın elde edeceğiniz kremi sabah akşam göz altlarına bastırmadan uygulayın bu krem yarı su bazlı bir göz altı kremi uygulaması olup tüm cilttede kullanabilirsiniz.Göz altı kreminizi aşağıdaki videoyu izleyerek nasıl yapacağınızı öğrenebilirsiniz.
Uykusuzuluk elbette göz altlarında morlukların ve torbaların oluşmasında etkendir,lakin bunun yanı sıra bir çok sebebide vardır.Kişinin aşırı derecede bilgisayar ekranına bakması,dengesiz beslenmesi,aşırı alkol tüketmesi,yoğun strese maruz kalması,göz altında uygun olmayan kozmetik ürün kullanımı gibi sebeplerin yanı sıra,kişide hiper tansiyon hastalığının olması,kortizonlu ilaç yada aşırı antibiyotik tüketmesi,diyaliz hastası olması ve kalıtsal genetik sorunlarda kişide göz altı morlukuklarının oluşmasına sebebiyet verir.Esasen göz altı morluğu bir çok rahatsızlığında habercisidir..Peki bu morluklardan kurtulmanın ve hoş olmayan görüntünün en aza indirgenmesi haricen mümkünmüdür ?Elbetteki bazı doğal uygulamalar ile bu mümkündür.
1-SALATALIK MASKESİ;
Mevsiminde olmak kaydıyla salatalıklar kabuğu soyulmadan yarım santimetre kalınlığında kesilip göz altlarına koyulur ve 15 -20 dakika bekletilir
2-KAHVE TELVESİ MASKESİ;
İçtiğiniz Türk kahvesinin telvesini temiz bir gazlı bezin arasına serip gazlı bezi tekrar katlayıp göz altlarına koyup yine 10-15 dakika bekletip göz altlarını yıkayınız.
3-YOĞURT MASKESİ;
Süzme yoğurt temiz bir gazlı bez yada temiz bir tülbent arasına serilip tekrar üzeri katlanır ve gözler kapalı halde göz üzerine yerleştirilerek isteğe göre 20-30 dakika yada birkaç saat bekletilebilir bu uygulama aynı zamanda çok güçlü bir antiseptik uygulamadır.Gözü temizler arpacığıda giderir.
4-KİVİ KABUĞU;
Soyduğunuz kivi kabuklarını iç kısımları göz altlarına gelecek şekilde yerleştirip 15-20 dakika bekletin.
5-ELMA KABUĞU;Yediğiniz kırmızı elma kabuklarının iç kısımlarını yine göz altına gelecek şekilde yerleştirip 15-20 dakika bekletip istirahat edin.
6-GÖZ ALTI TEMİZLİĞİ;
Göz altınızı sabah akşam 64 ppm gümüş iyonlu suyla silin.
7-GÖZ ALTI BAKIM KREMİ;
Göz altı kremini hazır almayın kendiniz evde en mükemmelini yapın elde edeceğiniz kremi sabah akşam göz altlarına bastırmadan uygulayın bu krem yarı su bazlı bir göz altı kremi uygulaması olup tüm cilttede kullanabilirsiniz.Göz altı kreminizi aşağıdaki videoyu izleyerek nasıl yapacağınızı öğrenebilirsiniz.
10 Şubat 2017 Cuma
Müziğin Sağlığımızdaki Önemi Faydaları ve Zararları
SAĞLIKTA MÜZİĞİN ÖNEMİ;
Eski zamanlarda müzik ile yapılan tedaviler vardı,özellikle ruhsal sıkıntılar için kullanılan müzikal tedavilerde amaç kişinin ruhsal dinginliğe erişip ruhen ve bedenen kişinin sağlığına kavuşturulmasıydı.Bu uygulama Altaylarda özellikle Kam ayinlerinde yapılırken sonralarında Osmanlı döneminde de oldukça yaygındı.Bir çok alim bu tedavi yöntemini kullanırdı.Bu alimlerden bir tanesini iyi bilirim türbegahı ve medresesi halen Çankırı ili Atkaracalar ilçesinde Hoşislamlar adıyla durmaktadır bu alim kişi ise Hamza Sultan Hazretleridir.Bu alim kişi akıl hastalıkları üzerinde müzikal frekans yöntemiyle tedavi uygulayan en büyük alimlerdendir.
Günümüzde ise müzik ile zehirlendiğimizi biliyormusunuz?Evet müzik ile bildiğiniz zehirleme yapılmaktadır.Şimdi diyeceksiniz ki müzik nasıl zehirli olu.Yazıyı sonuna kadar okursanız ne demek istediğimi anlayacaksınız.
ZEHİRLİ MÜZİK ;
Son zamanlarda sevginin titreşimini temsil ettiği söylenen 528 Hz frekansında müzik dinlemek moda oldu. Sadece bununla bitmiyor. 174 Hz ile Topraklama, 396 Hz ile Bırakma, 639 Hz ile Bir Olma, 741 Hz ile Sezgilerin Güçlenmesi, 852 Hz ile koşulsuz Sevgi gibi başka frekanslar da var.
Peki, 528 Hz içimize huzur verip, bizi iyileştirme gücüne, diğer frekanslar da kendi çaplarında pek çok etkiye sahipken, neden şu anda dinlediğimiz tüm müzikler 440 Hz frekansına ayarlı? Buna kim ne zaman karar vermiş ve müzik nasıl olmuş da tekelleşmiş? Dinlediğimiz müziklerin altında hiçbir zaman komplo teorisi arama ihtiyacı duymayan bizler, “müzik ruhun gıdasıdır” diyerek ne kadar zamandır zehirleniyoruz dersiniz?
Haydaaa… Yediklerimiz, içtiklerimiz, aşılar maşılar derken bir müzik eksikti değil mi?
Günümüz psikopatolojisi, siyasi yozlaşma, genetik bozulma ve kültürel yozlaşmayla geleneksel değerlerin kayboluşunun ve hastalıkların artmasının altında yatan müzikal gerçeği öğrenmeye hazır olun o halde.
Her şey “Standard Tuning” dediğimiz müziğin A=440 Hz’e sabitlenmesi ile başladı. Bunu yapan ise müziği askeri anlamda ticarileştiren Rockefeller Grubu. Müzik endüstrisinin bu standart frekans ile tekelleşmesi, kitleleri sürü psikolojisi altında tutmanın, insanları asabiyete, kedere sürüklemenin, psikososyal kışkırtmalara açık hale getirmenin zeminini hazırlamış ve bunlar sonucunda artan hastalık oranları ve mali krizler sayesinde de Gruba üye ticari şirketlerin kâr elde etmesinin etkili yollarından biri olmuştur.
Alternatif müzik frekansı olan A=444 Hz (C=528 Hz) ise bastırıldı. Bastırılan bu frekans, yani “iyi titreşimler” ise her türlü hastalığı ve stresi iyileştirebilecek güçtedir. Ama ne yazık ki önce sansürlenmiş, daha sonra ise standartlar değiştirilerek unutturulmaya çalışılmıştır.
Titreşimler tüm hayatımızı etkiler. Özellikle de hücrelerimiz iyileşmek ve yenilenmek için düzenli titreşim halinde olmak durumundadır. Titreşimlerin gücüyle “karanlık” ya da “aydınlık” tarafa geçmek mümkündür. Suya güzel şeyler söyleyince moleküllerinin güzelleştiğini hepimiz biliyoruz. Bedenlerimizin %80’ine yakını sudan ibarettir ve su, süper-iletken sıvı kristal bir yapıya sahiptir.
Günümüzde modern müziği kafa şişirici ve saldırgan bulan pek çok kişi var. Pek çoğumuz duygusal olarak bu tarz müziklerden olumsuz etkileniyoruz. Standart Anglo-Amerikan müzik aletleri ve sesleri ise kitlesel histeri yaratmak üzerine akortlanmaya devam ediyor. Tarih boyunca savaş çıkaran, inanılmaz kârlar elde eden ve nüfusu kontrol altında tutmaya çalışan güçler mevcut oldu. 1770’de Rothschild, İlluminati planlarını başlattı. Amacı bankalar aracılığıyla yaratılan bir network ağı ile kendisi ve yandaşları tarafından yönetilecek küresel bir dünya sistemi kurmaktı. Öyle bir güç ki tüm uluslararası kurumsal şirketleri ve hatta hükümetleri yönetecekti. Bu sayede Amerikan hazinesi başta olmak üzere dünyanın sayılı ülkelerini avuçlarının içine aldılar.
Işık ve ses, üretilebilen ve ölçülebilen matematiksel frekans değerlerine sahiptir. Şimdi komplo teorilerine kulak asacak olursak, bu mutlak güç, biyoenerjetik yolla, belli frekans ayarları ve elektromanyetik manipülasyonlarla “bilincimizi” kontrol altına alırken biyolojimizi, psikolojimizi ve davranışlarımızı değiştiriyor.
Askeri Müzik
1913’te Rothschild, Amerika’daki üçüncü en büyük bankasını kurdu (Federal Reserve Bank). Ona Rockefeller ve J.P. Morgan yardım etti. Bu ikisinin tüm yatırımları 1865’den bu yana Rothschild tarafından finanse edildi. 1. Ve 2. Dünya Savaşları sırasında banka kartelleri inanılmaz kârlar elde ettiler. 1914’te Alman Rothschild Bankası, Alman hükümetine, İngiliz Rothschild Bankası İngiliz hükümetine ve Fransız Rothschild ise Fransızlara para yardımı yaptı (borç verdi). Bunlara Almanya’da Woff, İngiltere’de Reuters ve Fransa’da Havas destek verdi. 1. ve 2. Dünya Savaşları arasında müzik frekansları üzerine bilimsel araştırmalar yapıldı. Rothschild ve Rockefeller çalışması ve Amerikan Donanması işbirliği ile “savaş-çıkaran” frekanslar üzerinde çalışıldı. Amaç kitleleri kontrol altında tutmak ve psikopatoloji, duygusal çöküş ve kitlesel histeri yaratmaktı.
Akustik enerji araştırmacıları, ses mühendisleri ve drama uzmanları ile akademik olarak çalışmalar başlatıldı. Aynı tarihlerde fabrikalarda ses düzenleri kurularak çalışanların duygusal motivasyon kazanması ve fabrikadaki aletlerin seslerinden etkilenmemeleri sağlanıyordu.
2. Dünya Savaşı sırasında ise Savunma Bakanlığı işbirliği ile havadan yapılan operasyonlarda bu ses frekansları etkili şekilde kullanılmaya başlandı. Buna radyolar da dâhil oldu.
Daha sonra ise haritanın batısında standart müzik ayarı A=440Hz’e sabitlendi.
İlk çalışmalar Elvis ve İngiliz grup British Invaders ile başladı. Bunu Beatles takip etti. Beatles’in bir konseri İsrail’de iptal edildi, sebebi ise “kitlesel histeri yaratması, cinsel istekleri tetiklemesi ve saldırganlığı tırmandırması” olarak belirtildi. Bunda Mossad’ın İngiliz Kraliyet ailesini yakın takibe alması önemli rol oynadı. 1938’de Rockefeller Grubu İngiliz-Amerikan radyosu ve televizyon kartelleri kurarak Nazi hareketiyle Yahudi düşmanlığı başlattılar. 1957’de Kanada’da ergen yaştakileri saldırganlaştıran müzik yayınları yapılmaya başlandı ve çok etkili oldu. Elvis’in menejeri Amerikan Ordusuna hizmet eden bir Albaydı ve Avrupa göçmeniydi.
1.Dünya savaşı sırasında Rockefeller tarafından yönetilen askeri radyolar devreye girdi ve bütün ekipmanlar seferber edilerek radyo tekeli kuruldu. Radyodan savaş esnasında gönderilen komutlar hiç son bulmadı. Amerikan Donanması, General Electric işbirliği ile 1919’da kendi ulusal radyosunu kurarak bu tekele alternatif oluşturdu ve bugünkü Amerikan Radyosunu (RCA) doğurdu. Askeri tabanlı kartelde RCA, AT&T, General Electric, Westinghouse gibi şirketler yer aldı. Bu oluşum enerji endüstrisi, biyoenerji ve elektro-genetik ve soyaçekim üzerinde faşist bir baskı kurdu. Daha sonra Ulusal Yayıncılık (NBC) ve AT&T ile radyo, televizyon ve telefon zinciri tekelleşti.
1938’de frekanslar standarda sabitlenmeden önce, mekanik olarak dinleyicilerin duygularını kontrol altına almaya yönelik araştırmalar başladı. Bu sayede kitlelere ticari ilgi alanları önceden dayatılabilecekti. Bu araştırmalar derhal kitlelerin ikna edilmesi için kullanılmaya başlandı.
Aynı sistem eğitim için de kullanılmaya başlandı: “Programlanabilir Zihin Setleri”. NBC ve CBS arasındaki ticari çekişme halkın üzerinde türlü deneysel çalışmalar yapılmasına neden oldu. Kendi taraflarına daha fazla takipçi çekebilmek uğruna halk üzerinde çeşitli ses efektleri kullanılarak psiko-galvanometre denemeleri yapıldı. Bu ölçümlere göre de halkın nasıl yönlendirileceği tayin edildi.
A=440 Hz
Sahnedeki, televizyondaki ve radyodaki elektronik ses yeterince akıcı değildi. 1910’da A=440Hz standardı Amerika’da sınırlı başarıya imza attı. Avrupa’da ise sıfıra yakın… Müzik endüstrisi de işin içine dahil edilmeliydi. Bu yüzden çalışmalar başlatıldı. İlk olarak İngiliz Standartları Enstitüsü A=440Hz’i kabul etti. Bunda Rockefeller-Nazi konsorsiyumu etkili oldu. O sıralarda İngiltere-Almanya savaşı çıkmak üzereydi.
A=440Hz, petrokimya ve ilaç devleri tarafından finanse edilerek 2. Dünya Savaşında kullanıldı. Hitler’in Almanyası Polonya’yı işgal ederek savaşı başlattı. Tüm dünyadaki müzisyenlerin başkaldırmasına karşın bu standart Nazi propagandalarıyla Hitler karşıtı tüm ülkelerde kafadan kabul edildi.
Yapılan tüm araştırmalar A=440Hz’in insanların kalp ve kuyruk sokumu arasındaki enerji merkezleriyle (çakralar) uyumsuz olduğunu gösterdi. Tersine kalp üzerindeki çakraların ise uyarıldığı gözlendi. Teorik olarak, titreşimler egoları ve sol beyni tetikliyordu. Ancak sağ beyne özgü duygusal ve sevgisel zihni baskılıyor ve yaratıcılığı köreltiyordu. 3.Göz denen çakranın kapanmasıyla da insanoğlu farkındalığını hiçbir alanda kullanamaz hale gelecekti.
Metafiziksel olarak, A=440 Hz ile A=444 Hz arasındaki interval, müzik âleminde “Şeytanın İntervali” olarak kabul edildi. Bunun nedeni ise ahenkten uzak, iğrenç denilebilecek bir tınının bu iki notanın aynı anda çalınması ile ortaya çıkması idi.
Bundan önceki müzik çalışmalarında yer alan A=444 Hz’in ise doğayla ve insanla daha uyum içinde olduğu gözlemlendi. Eğer insanoğlu spiritüel olarak bastırılırsa, A=444 Hz’in (C=528 Hz) müziksel tınısı dini olarak kabul edilmezdi, öyle de oldu. Bu kiliselerin de işine gelmiş oldu.
Günümüzde ise pek çok aklı başında ve duyarlı müzisyen akortlarını ve dijital ayarlarını 444 Hz’e göre yapmaya başladı. Ancak bunların sayısı az miktarda iken, başta Madonna olmak üzere pek çok ünlü, standart tınılarla, nakaratlarla ve özel olarak imal edilmiş parça sözleriyle gençliği programlanabilir insanlar haline getirmektedir. Müzik biyoenerjetik olarak titreşimlerinizi ele geçirerek, bilinçaltınızda hâkimiyet kurarak, vücut kimyasını, psikonörolojiyi ve insan sağlığını denetim altına alabilir.
Son zamanlarda tekrar 444 Hz’e dönüş ile daha mükemmel dinletisi olan tınılar elde edilmeye başlandı ve bu tınıların sevgiyi artırdığı, en saf haliyle sevgiyi oluşturduğu, iyileştirme özelliği olduğu ve genetik açıdan onarıcı olduğu tespit edildi. Ancak çalışmaların pek çoğu halen güven uyandırıcı değil. Pek çok tını da melodik olmaktan uzak olup gürültülü bir yapıda.
Haritanın sağ tarafında uygulanan şifa tonlamaları (Çigong, şamanik vb çalışmalar) A= 444Hz yani C=528Hz frekansında, en saf ve katıksız titreşimleri yarattığı için, kişi tüm stresinden arınmakta, hücreleri şifa ve sevgiyle dolarak hastalıklara veda etmektedir. Her organa ait özel ses tonlamaları, o organa ait hücrelerin titreşimini artırarak iyileşmesini sağlamaktadır. Tüm enerji çalışmalarında titreşimler esas kabul edilerek hücrelerin mükemmel titreşimlere kavuşması ve blokajların kalkması hedeflenir. Yüksek titreşimlere çıkabilen kişilerin bazı olağanüstü yetenekleri de ortaya çıkabilir, yaratıcılığı artar, astral seyahat yapabilir, telepatik güçleri ortaya çıkar, dünya ötesi varlıklarla iletişime dahi geçebilir.
Organik müzik ruhun gıdasıdır.
Eski zamanlarda müzik ile yapılan tedaviler vardı,özellikle ruhsal sıkıntılar için kullanılan müzikal tedavilerde amaç kişinin ruhsal dinginliğe erişip ruhen ve bedenen kişinin sağlığına kavuşturulmasıydı.Bu uygulama Altaylarda özellikle Kam ayinlerinde yapılırken sonralarında Osmanlı döneminde de oldukça yaygındı.Bir çok alim bu tedavi yöntemini kullanırdı.Bu alimlerden bir tanesini iyi bilirim türbegahı ve medresesi halen Çankırı ili Atkaracalar ilçesinde Hoşislamlar adıyla durmaktadır bu alim kişi ise Hamza Sultan Hazretleridir.Bu alim kişi akıl hastalıkları üzerinde müzikal frekans yöntemiyle tedavi uygulayan en büyük alimlerdendir.
Günümüzde ise müzik ile zehirlendiğimizi biliyormusunuz?Evet müzik ile bildiğiniz zehirleme yapılmaktadır.Şimdi diyeceksiniz ki müzik nasıl zehirli olu.Yazıyı sonuna kadar okursanız ne demek istediğimi anlayacaksınız.
ZEHİRLİ MÜZİK ;
Son zamanlarda sevginin titreşimini temsil ettiği söylenen 528 Hz frekansında müzik dinlemek moda oldu. Sadece bununla bitmiyor. 174 Hz ile Topraklama, 396 Hz ile Bırakma, 639 Hz ile Bir Olma, 741 Hz ile Sezgilerin Güçlenmesi, 852 Hz ile koşulsuz Sevgi gibi başka frekanslar da var.
Peki, 528 Hz içimize huzur verip, bizi iyileştirme gücüne, diğer frekanslar da kendi çaplarında pek çok etkiye sahipken, neden şu anda dinlediğimiz tüm müzikler 440 Hz frekansına ayarlı? Buna kim ne zaman karar vermiş ve müzik nasıl olmuş da tekelleşmiş? Dinlediğimiz müziklerin altında hiçbir zaman komplo teorisi arama ihtiyacı duymayan bizler, “müzik ruhun gıdasıdır” diyerek ne kadar zamandır zehirleniyoruz dersiniz?
Haydaaa… Yediklerimiz, içtiklerimiz, aşılar maşılar derken bir müzik eksikti değil mi?
Günümüz psikopatolojisi, siyasi yozlaşma, genetik bozulma ve kültürel yozlaşmayla geleneksel değerlerin kayboluşunun ve hastalıkların artmasının altında yatan müzikal gerçeği öğrenmeye hazır olun o halde.
Her şey “Standard Tuning” dediğimiz müziğin A=440 Hz’e sabitlenmesi ile başladı. Bunu yapan ise müziği askeri anlamda ticarileştiren Rockefeller Grubu. Müzik endüstrisinin bu standart frekans ile tekelleşmesi, kitleleri sürü psikolojisi altında tutmanın, insanları asabiyete, kedere sürüklemenin, psikososyal kışkırtmalara açık hale getirmenin zeminini hazırlamış ve bunlar sonucunda artan hastalık oranları ve mali krizler sayesinde de Gruba üye ticari şirketlerin kâr elde etmesinin etkili yollarından biri olmuştur.
Alternatif müzik frekansı olan A=444 Hz (C=528 Hz) ise bastırıldı. Bastırılan bu frekans, yani “iyi titreşimler” ise her türlü hastalığı ve stresi iyileştirebilecek güçtedir. Ama ne yazık ki önce sansürlenmiş, daha sonra ise standartlar değiştirilerek unutturulmaya çalışılmıştır.
Titreşimler tüm hayatımızı etkiler. Özellikle de hücrelerimiz iyileşmek ve yenilenmek için düzenli titreşim halinde olmak durumundadır. Titreşimlerin gücüyle “karanlık” ya da “aydınlık” tarafa geçmek mümkündür. Suya güzel şeyler söyleyince moleküllerinin güzelleştiğini hepimiz biliyoruz. Bedenlerimizin %80’ine yakını sudan ibarettir ve su, süper-iletken sıvı kristal bir yapıya sahiptir.
Günümüzde modern müziği kafa şişirici ve saldırgan bulan pek çok kişi var. Pek çoğumuz duygusal olarak bu tarz müziklerden olumsuz etkileniyoruz. Standart Anglo-Amerikan müzik aletleri ve sesleri ise kitlesel histeri yaratmak üzerine akortlanmaya devam ediyor. Tarih boyunca savaş çıkaran, inanılmaz kârlar elde eden ve nüfusu kontrol altında tutmaya çalışan güçler mevcut oldu. 1770’de Rothschild, İlluminati planlarını başlattı. Amacı bankalar aracılığıyla yaratılan bir network ağı ile kendisi ve yandaşları tarafından yönetilecek küresel bir dünya sistemi kurmaktı. Öyle bir güç ki tüm uluslararası kurumsal şirketleri ve hatta hükümetleri yönetecekti. Bu sayede Amerikan hazinesi başta olmak üzere dünyanın sayılı ülkelerini avuçlarının içine aldılar.
Işık ve ses, üretilebilen ve ölçülebilen matematiksel frekans değerlerine sahiptir. Şimdi komplo teorilerine kulak asacak olursak, bu mutlak güç, biyoenerjetik yolla, belli frekans ayarları ve elektromanyetik manipülasyonlarla “bilincimizi” kontrol altına alırken biyolojimizi, psikolojimizi ve davranışlarımızı değiştiriyor.
Askeri Müzik
1913’te Rothschild, Amerika’daki üçüncü en büyük bankasını kurdu (Federal Reserve Bank). Ona Rockefeller ve J.P. Morgan yardım etti. Bu ikisinin tüm yatırımları 1865’den bu yana Rothschild tarafından finanse edildi. 1. Ve 2. Dünya Savaşları sırasında banka kartelleri inanılmaz kârlar elde ettiler. 1914’te Alman Rothschild Bankası, Alman hükümetine, İngiliz Rothschild Bankası İngiliz hükümetine ve Fransız Rothschild ise Fransızlara para yardımı yaptı (borç verdi). Bunlara Almanya’da Woff, İngiltere’de Reuters ve Fransa’da Havas destek verdi. 1. ve 2. Dünya Savaşları arasında müzik frekansları üzerine bilimsel araştırmalar yapıldı. Rothschild ve Rockefeller çalışması ve Amerikan Donanması işbirliği ile “savaş-çıkaran” frekanslar üzerinde çalışıldı. Amaç kitleleri kontrol altında tutmak ve psikopatoloji, duygusal çöküş ve kitlesel histeri yaratmaktı.
Akustik enerji araştırmacıları, ses mühendisleri ve drama uzmanları ile akademik olarak çalışmalar başlatıldı. Aynı tarihlerde fabrikalarda ses düzenleri kurularak çalışanların duygusal motivasyon kazanması ve fabrikadaki aletlerin seslerinden etkilenmemeleri sağlanıyordu.
2. Dünya Savaşı sırasında ise Savunma Bakanlığı işbirliği ile havadan yapılan operasyonlarda bu ses frekansları etkili şekilde kullanılmaya başlandı. Buna radyolar da dâhil oldu.
Daha sonra ise haritanın batısında standart müzik ayarı A=440Hz’e sabitlendi.
İlk çalışmalar Elvis ve İngiliz grup British Invaders ile başladı. Bunu Beatles takip etti. Beatles’in bir konseri İsrail’de iptal edildi, sebebi ise “kitlesel histeri yaratması, cinsel istekleri tetiklemesi ve saldırganlığı tırmandırması” olarak belirtildi. Bunda Mossad’ın İngiliz Kraliyet ailesini yakın takibe alması önemli rol oynadı. 1938’de Rockefeller Grubu İngiliz-Amerikan radyosu ve televizyon kartelleri kurarak Nazi hareketiyle Yahudi düşmanlığı başlattılar. 1957’de Kanada’da ergen yaştakileri saldırganlaştıran müzik yayınları yapılmaya başlandı ve çok etkili oldu. Elvis’in menejeri Amerikan Ordusuna hizmet eden bir Albaydı ve Avrupa göçmeniydi.
1.Dünya savaşı sırasında Rockefeller tarafından yönetilen askeri radyolar devreye girdi ve bütün ekipmanlar seferber edilerek radyo tekeli kuruldu. Radyodan savaş esnasında gönderilen komutlar hiç son bulmadı. Amerikan Donanması, General Electric işbirliği ile 1919’da kendi ulusal radyosunu kurarak bu tekele alternatif oluşturdu ve bugünkü Amerikan Radyosunu (RCA) doğurdu. Askeri tabanlı kartelde RCA, AT&T, General Electric, Westinghouse gibi şirketler yer aldı. Bu oluşum enerji endüstrisi, biyoenerji ve elektro-genetik ve soyaçekim üzerinde faşist bir baskı kurdu. Daha sonra Ulusal Yayıncılık (NBC) ve AT&T ile radyo, televizyon ve telefon zinciri tekelleşti.
1938’de frekanslar standarda sabitlenmeden önce, mekanik olarak dinleyicilerin duygularını kontrol altına almaya yönelik araştırmalar başladı. Bu sayede kitlelere ticari ilgi alanları önceden dayatılabilecekti. Bu araştırmalar derhal kitlelerin ikna edilmesi için kullanılmaya başlandı.
Aynı sistem eğitim için de kullanılmaya başlandı: “Programlanabilir Zihin Setleri”. NBC ve CBS arasındaki ticari çekişme halkın üzerinde türlü deneysel çalışmalar yapılmasına neden oldu. Kendi taraflarına daha fazla takipçi çekebilmek uğruna halk üzerinde çeşitli ses efektleri kullanılarak psiko-galvanometre denemeleri yapıldı. Bu ölçümlere göre de halkın nasıl yönlendirileceği tayin edildi.
A=440 Hz
Sahnedeki, televizyondaki ve radyodaki elektronik ses yeterince akıcı değildi. 1910’da A=440Hz standardı Amerika’da sınırlı başarıya imza attı. Avrupa’da ise sıfıra yakın… Müzik endüstrisi de işin içine dahil edilmeliydi. Bu yüzden çalışmalar başlatıldı. İlk olarak İngiliz Standartları Enstitüsü A=440Hz’i kabul etti. Bunda Rockefeller-Nazi konsorsiyumu etkili oldu. O sıralarda İngiltere-Almanya savaşı çıkmak üzereydi.
A=440Hz, petrokimya ve ilaç devleri tarafından finanse edilerek 2. Dünya Savaşında kullanıldı. Hitler’in Almanyası Polonya’yı işgal ederek savaşı başlattı. Tüm dünyadaki müzisyenlerin başkaldırmasına karşın bu standart Nazi propagandalarıyla Hitler karşıtı tüm ülkelerde kafadan kabul edildi.
Yapılan tüm araştırmalar A=440Hz’in insanların kalp ve kuyruk sokumu arasındaki enerji merkezleriyle (çakralar) uyumsuz olduğunu gösterdi. Tersine kalp üzerindeki çakraların ise uyarıldığı gözlendi. Teorik olarak, titreşimler egoları ve sol beyni tetikliyordu. Ancak sağ beyne özgü duygusal ve sevgisel zihni baskılıyor ve yaratıcılığı köreltiyordu. 3.Göz denen çakranın kapanmasıyla da insanoğlu farkındalığını hiçbir alanda kullanamaz hale gelecekti.
Metafiziksel olarak, A=440 Hz ile A=444 Hz arasındaki interval, müzik âleminde “Şeytanın İntervali” olarak kabul edildi. Bunun nedeni ise ahenkten uzak, iğrenç denilebilecek bir tınının bu iki notanın aynı anda çalınması ile ortaya çıkması idi.
Bundan önceki müzik çalışmalarında yer alan A=444 Hz’in ise doğayla ve insanla daha uyum içinde olduğu gözlemlendi. Eğer insanoğlu spiritüel olarak bastırılırsa, A=444 Hz’in (C=528 Hz) müziksel tınısı dini olarak kabul edilmezdi, öyle de oldu. Bu kiliselerin de işine gelmiş oldu.
Günümüzde ise pek çok aklı başında ve duyarlı müzisyen akortlarını ve dijital ayarlarını 444 Hz’e göre yapmaya başladı. Ancak bunların sayısı az miktarda iken, başta Madonna olmak üzere pek çok ünlü, standart tınılarla, nakaratlarla ve özel olarak imal edilmiş parça sözleriyle gençliği programlanabilir insanlar haline getirmektedir. Müzik biyoenerjetik olarak titreşimlerinizi ele geçirerek, bilinçaltınızda hâkimiyet kurarak, vücut kimyasını, psikonörolojiyi ve insan sağlığını denetim altına alabilir.
Son zamanlarda tekrar 444 Hz’e dönüş ile daha mükemmel dinletisi olan tınılar elde edilmeye başlandı ve bu tınıların sevgiyi artırdığı, en saf haliyle sevgiyi oluşturduğu, iyileştirme özelliği olduğu ve genetik açıdan onarıcı olduğu tespit edildi. Ancak çalışmaların pek çoğu halen güven uyandırıcı değil. Pek çok tını da melodik olmaktan uzak olup gürültülü bir yapıda.
Haritanın sağ tarafında uygulanan şifa tonlamaları (Çigong, şamanik vb çalışmalar) A= 444Hz yani C=528Hz frekansında, en saf ve katıksız titreşimleri yarattığı için, kişi tüm stresinden arınmakta, hücreleri şifa ve sevgiyle dolarak hastalıklara veda etmektedir. Her organa ait özel ses tonlamaları, o organa ait hücrelerin titreşimini artırarak iyileşmesini sağlamaktadır. Tüm enerji çalışmalarında titreşimler esas kabul edilerek hücrelerin mükemmel titreşimlere kavuşması ve blokajların kalkması hedeflenir. Yüksek titreşimlere çıkabilen kişilerin bazı olağanüstü yetenekleri de ortaya çıkabilir, yaratıcılığı artar, astral seyahat yapabilir, telepatik güçleri ortaya çıkar, dünya ötesi varlıklarla iletişime dahi geçebilir.
Organik müzik ruhun gıdasıdır.
11 Mayıs 2016 Çarşamba
Doğal Diş Beyazlatıcı Pasta ve Diş Macunu Yapımı
DİŞ BEYAZLATICI VE TEMİZLEYİCİ DOĞAL UYGULAMA;
Çay, kahve, sigara gibi bazı sebeplerden oluşan #dis #leke leri ve sararmalarını gidermek için en doğal, en faydalı ve en ufak bir zararı olmayan uygulamadır.
3 yemek kaşığı #pirinc ve 3 yemek kaşığı #yulafkepegi ni rondoda un haline getirip daha önceden öğüttüğünüz ege adaçayı (gri adaçayı, tıbbi adaçayı) ndan bir tatlı kaşığı karıştırılır. Bir kasenin içinde ceviz büyüklüğünde bir adet #cilek iyice ezilir içine az önceki karışımdan bir tatlı kaşığı karıştırılıp 8-10 damlada #limon damlatılıp iyice karıştırılır elde edilen bu karışıma diş fırçası batırılıp dişler fırçalanır.İlk kullanımda dahi dişler ışıl ışıl ve bembeyaz olacaktır çünkü; pirinç ve yulaf kepeğinde #kojikasitçilekteki #malikasit ve limondaki #askorbik asit bileşimi çok güzel leke giderici özellik taşır adaçayı ise güçlü antiseptik ve bakteri kırıcı özelliği ile diş ve diş etlerini çok iyi temizleyip korur.Çocuklarında çok seveceği tadda yüzde yüz doğal bir diş macunudur köpürmez köpürmesi önemli değildir temizliği önemlidir köpüren sülfattır ve zararlı bir kimyasaldır.Bir çok kişi dişte karbonatı tavsiye eder fakat unutmayın karbonat yüzeysel aşınma yapar ve diş minelerini aşındırarak dişlerin kırılmasına sebep olur...
#BulentErtunc
www.bilgelokmanhekim.com
www.lokmanhekimimiz.com
Çay, kahve, sigara gibi bazı sebeplerden oluşan #dis #leke leri ve sararmalarını gidermek için en doğal, en faydalı ve en ufak bir zararı olmayan uygulamadır.
3 yemek kaşığı #pirinc ve 3 yemek kaşığı #yulafkepegi ni rondoda un haline getirip daha önceden öğüttüğünüz ege adaçayı (gri adaçayı, tıbbi adaçayı) ndan bir tatlı kaşığı karıştırılır. Bir kasenin içinde ceviz büyüklüğünde bir adet #cilek iyice ezilir içine az önceki karışımdan bir tatlı kaşığı karıştırılıp 8-10 damlada #limon damlatılıp iyice karıştırılır elde edilen bu karışıma diş fırçası batırılıp dişler fırçalanır.İlk kullanımda dahi dişler ışıl ışıl ve bembeyaz olacaktır çünkü; pirinç ve yulaf kepeğinde #kojikasitçilekteki #malikasit ve limondaki #askorbik asit bileşimi çok güzel leke giderici özellik taşır adaçayı ise güçlü antiseptik ve bakteri kırıcı özelliği ile diş ve diş etlerini çok iyi temizleyip korur.Çocuklarında çok seveceği tadda yüzde yüz doğal bir diş macunudur köpürmez köpürmesi önemli değildir temizliği önemlidir köpüren sülfattır ve zararlı bir kimyasaldır.Bir çok kişi dişte karbonatı tavsiye eder fakat unutmayın karbonat yüzeysel aşınma yapar ve diş minelerini aşındırarak dişlerin kırılmasına sebep olur...
#BulentErtunc
www.bilgelokmanhekim.com
www.lokmanhekimimiz.com
19 Mart 2016 Cumartesi
Saw Palmetto Nedir Faydaları Nelerdir
Saw Palmetto
Saw Palmetto Cüce Palmiye ismiyle de bilinen bir tür palmiyedir.İsminden de anlaşılacağı gibi bodur kısa boylu bir palmiye türü olan bu ağacın yaklaşık bir nohut büyüklüğündeki meyveleri önce yeşil renkte olup olgunlaştıkça siyaha yakın koyu kahverengi bir renk alır.Yaprakları sivri uçlu olan saw palmetto tropikal iklimlerde Güney Amerika ülkeleri ve Çin civarında yetişir.
Saw Palmetto meyvesi hem erkekler için hemde kadınlar için dikkat çekici bir meyvedir.Saw Pamletto genel olarak testis iltihabı,prostat,troid bezlerini güçlendirmek,metabolizmayı dengelemek,göğüs büyültmek,cinsel gücü artırmak ve saç restorasyonu yani saç bakımı için kullanılır.
Saw Palmetto yağı bir çok dünya ülkelerinde saç bakımın,dökülen saçların geri kazanımı ve saçların çok daha hızlı ve sağlıklı uzaması için kullanılan en popüler doğal üründür.
Özellikle erkek tipi saç dökülmelerinin vaz geçilmez ürünü olan saw palmetto yağı düzemli kullanımlarda saç dökülmesi sorununu kısa sürede durdurduğu gibi 2-5 yıl içerisinde dökülmüş saçların geri kazanımınıda hızlandıran ve mevcut saç yapısını güçlendirerek saçların daha sağlıklı bir görünüm kazanarak uzamasını artırdığı bilinmektedir.Saw Palmetto yağının yağ asidi değerleri aynı zamanda göğüs büyümesinde de olumlu sonuçlar vermektedir.
Saw Palmetto yağı ile yapılabilecek uygun saç bakımı uygulaması ise şu şekilde yapılabilir.Birer ölçek saw palmetto yağı,turp tohumu yağı,karpuz çekirdeği yağı,hint yağı,skualen ve zeytin yağı eşit oranlarda karıştırılıp bir şişede güneş görmeyen bir yerde muhafaza edilir.Bu karışımdan kuru saç derisine yedirilip saçta 45-60 dakika arasında bekletilip saçlar köpürterek yıkanır.Uygulamanın haftada 2-3 gün yapılması yeterli olacaktır.Ayrıca saw palmetto yağından şampuanın içerisine bir tatlı kaşığı dökülüp saçlar bu şampuanla yıkanarak takviye edilebilir.Dikkat etmeniz gereken şampuanın her defasında çalkalanarak kullanılmasıdır.
Saw palmetto yağı ile göğüs bakımı ise eşit oranlarda saw palmetto yağı,jojoba yağı,çörek otu yağı,yarım ölçek tarçın yağı ve biberiye yağı ile karıştırılıp akşam yatmadan önce göğüslere bastırmadan hafif yüzeysel masajla yedirilip sabaha kadar bu şekilde beklenir.
Saw Palmetto meyvesi hem erkekler için hemde kadınlar için dikkat çekici bir meyvedir.Saw Pamletto genel olarak testis iltihabı,prostat,troid bezlerini güçlendirmek,metabolizmayı dengelemek,göğüs büyültmek,cinsel gücü artırmak ve saç restorasyonu yani saç bakımı için kullanılır.
Saw Palmetto yağı bir çok dünya ülkelerinde saç bakımın,dökülen saçların geri kazanımı ve saçların çok daha hızlı ve sağlıklı uzaması için kullanılan en popüler doğal üründür.
Özellikle erkek tipi saç dökülmelerinin vaz geçilmez ürünü olan saw palmetto yağı düzemli kullanımlarda saç dökülmesi sorununu kısa sürede durdurduğu gibi 2-5 yıl içerisinde dökülmüş saçların geri kazanımınıda hızlandıran ve mevcut saç yapısını güçlendirerek saçların daha sağlıklı bir görünüm kazanarak uzamasını artırdığı bilinmektedir.Saw Palmetto yağının yağ asidi değerleri aynı zamanda göğüs büyümesinde de olumlu sonuçlar vermektedir.
Saw Palmetto yağı ile yapılabilecek uygun saç bakımı uygulaması ise şu şekilde yapılabilir.Birer ölçek saw palmetto yağı,turp tohumu yağı,karpuz çekirdeği yağı,hint yağı,skualen ve zeytin yağı eşit oranlarda karıştırılıp bir şişede güneş görmeyen bir yerde muhafaza edilir.Bu karışımdan kuru saç derisine yedirilip saçta 45-60 dakika arasında bekletilip saçlar köpürterek yıkanır.Uygulamanın haftada 2-3 gün yapılması yeterli olacaktır.Ayrıca saw palmetto yağından şampuanın içerisine bir tatlı kaşığı dökülüp saçlar bu şampuanla yıkanarak takviye edilebilir.Dikkat etmeniz gereken şampuanın her defasında çalkalanarak kullanılmasıdır.
Saw palmetto yağı ile göğüs bakımı ise eşit oranlarda saw palmetto yağı,jojoba yağı,çörek otu yağı,yarım ölçek tarçın yağı ve biberiye yağı ile karıştırılıp akşam yatmadan önce göğüslere bastırmadan hafif yüzeysel masajla yedirilip sabaha kadar bu şekilde beklenir.
23 Aralık 2015 Çarşamba
Domates Tohumu Yağı Nedir
Domates Tohumu Yağı-Tomato Seed Oil
Domates tohumu yağı organik domates tohumlarının preslenerek yani soğuk sıkım yöntemiyle elde edilen ekstra kalitede ve konuyla ilgili dünya otoriteleri tarafından en değerli yağ olarak kabul görmüş bir yağdır.
Soğuk pres saf domates tohumu yağı yukarda resimde görüldüğü gibi kırmızıya dönük koyu turuncu renktedir.Saf haldeki ve organik tohumlardan elde edilen domates yağı ince bir yağ olup en büyük ve belirgin ayırt edici özelliği ciltte yaklaşık 20-30 saniye arasında emilime uğrayıp o andan itibaren ciltte mükemmel bir nem oluşturmasıdır.
Organik Tohumlardan elde edilen bu yağın yağ asidi vitamin ve mineral değerleri şu şekilde tesbit edilmiştir.
YAĞ ASİDİ DEĞERLERİ
*Palmitic asit %13
*Oleik asit %22
*Oktadekadienoik asit %56
*Arakidonik asit %3
*Stearik asit %5.5
Domates Tohumu Yağında bolca A vitamini,E vitamini,B3 (niasin),tiamin,folik asit ve B kompleks gibi vitaminler bulunmakta olup mineral olarakta haylice zengin bir yapıya sahip.
Çinko,demir,bakır ve manganez içeren domates çekirdeği yağı zengin likopen,lutein ve zeaksantin içermesi karotinoid antioksidan bakımından oldukça zengin bir yapıya sahip olduğunu göstermektedir.Buda serbest radikalleri nötralize etmeye yardımcı olur.
Bilindiği üzere radikallerin hücrelere zarar vermesini engellemek önemli bir unsur olup çinko,bakır ve demir kemik sağlığı için önemli mineraller olup manganez metabolik fonksiyonları sürdürmekte ve girp nezle gibi virüsel rahatsızlıklara karşı bağışıklığı güçlü tutan bir mineral olduğu bilinir.Ayrıca E vitaminin vücutta K vitamini emiliminde vücutta elikrosit oluşumunda vücuda yardımı önemlidir.
Saf haldeki domates tohumu yağı dünyanın gelişmiş ülkelerinde yüksek kalitede kozmetik ürün üreten firmaların cilt,saç ve bir çok kişisel bakım ürünlerinde tercik ettikleri bir tür baş rol oyuncusudur.Aynı zamanda dahili tüketimde de oldukça popüler olan domates yağı 250 gram sızma zeytin yağına bir 10 gram domates tohum yağı ilave edilerek gerek salatalarda gerekse direkt içilerek tüketimi tercih edilmektedir.
Domates tohumu yağı ciltte genel olarak güneş hasarları,kırışıklık ve yaşlılık lekeleri için kullanılmakta olup, özellikle sedef ve egzamalı ciltlerdeki onarıcı etkilerinden de yararlanılmaktadır.Akneli cilt tiplerinde ise akne oluşumunu giderici ve kalıcı çözümler üretmesiyle bilinen bu yağ saç bakımında ise genel olarak kırılgan ve ince telli saçları onarıcı özelliğinden faydalanılmaktadır.
Domates tohumu yağı ile yapılabilecek cilt bakım uygulamaları;
1-Egzama ve Sedefli ciltlerde bir ölçek saf baobab yağına yarım ölçek soğuk pres domates tohumu yağı karıştırılıp temiz cilde sabah ve akşam tatbik edilir.
2-Kırşıklık karşıtı cilt bakım uygulaması bir ölçek baobab yağı,yarım ölçek skualen ve yarım ölçek soğuk pres domates tohumu yağı karıştırılıp cilde temiz cilde bastırmadan yayılarak tatbik edilir.
3-Lekeli ciltler için cilt bakım uygulaması; Bir ölçek saf pirinç kepeği yağı,bir ölçek baobab yağı,yarım ölçek soğuk pres bamya tohumu yağı,bir ölçek soğuk pres domates tohumu yağı ve yarım ölçek skualen karıştırılıp temizlenmiş cilde sabah dışarı çıkmadan önce ve gece yatmadan önce tatbik edilir.
3-Göz çevresi bakımı için uygulama;Bir ölçek soğuk pres kuşburnu çekirdeği yağı,bir ölçek bamya tohumu yağı,yarım ölçek domates tohumu yağı ve yarım ölçek mavi kantaron yağı karıştırılıp elde edilen karışım gece yatmadan önce tatbik edilir.
4-Traş sonrası ve ağda sonrası tahrişlere karşı bir ölçek soğuk pres bamya tohumu yağı ve yarım ölçek soğuk pres domates tohumu yağı karıştırılıp cilde bastırmadan yedirilir.
Domates tohumu yağının saç bakımdaki uygulaması ise bir ölçek kara turp tohumu yağı,bir ölçek skualen ve 1/4 ölçek soğuk pres domates tohumu yağı karıştırılıp duş öncesi saç ve saç derisine az miktarda yedirilip saçta yaklaşık bir saat bekletildikten sonra saçtan yıkanarak arındırılır.
28 Eylül 2015 Pazartesi
Şimşir Ağacı
Şimşir Ağacı-Buxus Sempervirens
Halk arasında şümşür ve cımcır olarakta bilinen şimşir ağacı ülkemiz genelindeki tüm bölgelerimizde ormanlarda yabani olarak yetiştiği gibi kültüre edilerek park ve bahçelerde de süs ağacı olarak yetiştirilir.Bodur bir yapıya sahip olan şimşir ağacı yaklaşık 1-2 metre büyüklüğünde olup yaprakları sert ve uçları köşelidir.Ağaç gövdesi sarı renkte ve kışın yapraklarını dökmeyen bir yapıya sahiptir.İlk baharda sarı renkte çiçekleri açar bu çiçekler yaz aylarında kiraz büyüklüğünde meyveye dönüşür.
Şimşir ağacı baş ağrısına,idrar söktürmeye,ateşi düşürmeye,balgam söktürmeye,safra söktürmeye,saçları kuvvetlendirmeye ve saç dökülmesini engellemeye,sıtmaya ve karaciğer hastalıklarına karşı kullanılmaktadır.
Yaprakları ,kabuğu ve dalları kaynatılarak suyu içilir bu su ile saçlar yıkanır.
BU BİTKİ AZ,DA OLSA ZEHİRLİ OLUP DAHLİ TÜKETİMİNDE DOZUNDA VE UZMANINA DANIŞILARAK KULLANILMALIDIR...!
Halk arasında şümşür ve cımcır olarakta bilinen şimşir ağacı ülkemiz genelindeki tüm bölgelerimizde ormanlarda yabani olarak yetiştiği gibi kültüre edilerek park ve bahçelerde de süs ağacı olarak yetiştirilir.Bodur bir yapıya sahip olan şimşir ağacı yaklaşık 1-2 metre büyüklüğünde olup yaprakları sert ve uçları köşelidir.Ağaç gövdesi sarı renkte ve kışın yapraklarını dökmeyen bir yapıya sahiptir.İlk baharda sarı renkte çiçekleri açar bu çiçekler yaz aylarında kiraz büyüklüğünde meyveye dönüşür.
Şimşir ağacı baş ağrısına,idrar söktürmeye,ateşi düşürmeye,balgam söktürmeye,safra söktürmeye,saçları kuvvetlendirmeye ve saç dökülmesini engellemeye,sıtmaya ve karaciğer hastalıklarına karşı kullanılmaktadır.
Yaprakları ,kabuğu ve dalları kaynatılarak suyu içilir bu su ile saçlar yıkanır.
BU BİTKİ AZ,DA OLSA ZEHİRLİ OLUP DAHLİ TÜKETİMİNDE DOZUNDA VE UZMANINA DANIŞILARAK KULLANILMALIDIR...!
4 Ağustos 2015 Salı
Çilek Yaprağının Faydaları
Çilek Yaprağının Faydaları;
Severek tükettiğimiz meyvelerden olan çileğin faydalarını bilmeyenimiz yoktur.Peki #çilek #yaprağı nın faydaları hakkında fikriniz var mı?
Çilek yaprağı çok iyi bir kan temizleyicidir.Gerek kandaki yağı gerekse iltihabı çok iyi temizler.Çilek yaprağı ayrıca #karaciğer hastalıkları, #egzama hastalığı ve #böbrek taş ve kumunu düşürmeye ve oluşumunu engellemeyede faydalıdır.İdrar söktürücü ve #ödem attırıcı özelliğide bilinen etkilerindendir.Hazırlanışı gölgede kurulan yaprakların diğer #bitki #çay ları gibidir.Ayrıca lapası egzamalı bölgelere sarılabilir suyu ile sorunlu bölgeler silinir.
8 Mart 2015 Pazar
Şeytantersi Nedir Faydaları Nelerdir
Şetrantersi-Gummi Asa Foetida
Halk arasında şeytan pisliği,hıltıt ve haltis isimleriylede bilinen şeytantersi ülkemizde yetişmez.Kuzey Afrika ülkeleri,Afganistan ve Orta Asya ülkelerinde yabani olarak yetişen boyu 2-3 metre civarında bir ağaçtır.Kökleri kalın yaprakları parçalı olan şeytan tersinin çiçekleri sarı renktedir.İki cinsi olan şeytantersinin bir tanesi çok güzel diğeri ise çok kötü ve ağır bir kokuya sahiptir.Kahverengi renkte olan reçinesi kullanır bu reçine ağacın gövdesi çizilerek elde edilir.
Şeytantersi genel olarak sinir sistemini düzene koymak için,vücuda ferahlık vermek,mide bağırsak gazları,hazımsızlık,bağırsak parazitleri,ses kısıklıüı,bayılanları ayıltmak,sara nöbetleri,siğilleri yok etmek,saç kıran ve kafada oluşan şişlikler için kullanılmaktadır.
Nohut büyüklüğünde hap gibi yutulur,öğütülüp bal yada pekmeze karıştırılıp yenir,bala karıştırılıp ktem gibi şişlik ve urlara sürülür,çam sirkesi ile karıştırılarak saç kıran ve siğilde kullanılır.
Halk arasında şeytan pisliği,hıltıt ve haltis isimleriylede bilinen şeytantersi ülkemizde yetişmez.Kuzey Afrika ülkeleri,Afganistan ve Orta Asya ülkelerinde yabani olarak yetişen boyu 2-3 metre civarında bir ağaçtır.Kökleri kalın yaprakları parçalı olan şeytan tersinin çiçekleri sarı renktedir.İki cinsi olan şeytantersinin bir tanesi çok güzel diğeri ise çok kötü ve ağır bir kokuya sahiptir.Kahverengi renkte olan reçinesi kullanır bu reçine ağacın gövdesi çizilerek elde edilir.
Şeytantersi genel olarak sinir sistemini düzene koymak için,vücuda ferahlık vermek,mide bağırsak gazları,hazımsızlık,bağırsak parazitleri,ses kısıklıüı,bayılanları ayıltmak,sara nöbetleri,siğilleri yok etmek,saç kıran ve kafada oluşan şişlikler için kullanılmaktadır.
Nohut büyüklüğünde hap gibi yutulur,öğütülüp bal yada pekmeze karıştırılıp yenir,bala karıştırılıp ktem gibi şişlik ve urlara sürülür,çam sirkesi ile karıştırılarak saç kıran ve siğilde kullanılır.
4 Mart 2015 Çarşamba
Şevketi Bostan Nedir Faydaları Nelerdir
Şevketi Bostan-Cnicus Benedictus
Şevketi Bostan halk arasında Bostan Otu,Mübarek Dikeni ve Akkız isimleriyle de bilinen ve ülkemizin her bölgesinde yabani olarak dağ etekleri,boş araziler ve kumluk arazi tipi topraklarda kendiliğinden yabani olarak yetişen dikenimsi bir bitkidir.
Boyu yaklaşık 25-50 cm. arasında tek sap üzerinde büyüyen kenarları ve yaprakları dikenli Mayıs ayından sonra sarı renkte çiçekleri olan şevketi bostanın kökleri ise beyaz renktedir.
Şevketi bostan genel olarak vücuttan toksinleri atmaya,mikrop kırıcı özelliği ile antiseptik olarak kullanılır.Şevketi bostan otunun diğer bazı faydaları ise şunlardır.Ateş düşürmeye,harici yaraların iyileşmesine,mide bağırsak hastalıklarına,kurdeşene,sarılık ve karaciğer rahatsızlıklarına,idrar yolları enfeksiyonlarına,basura,ruhsal ve bedensel yorgunluğa,burun kanamasını durdurmaya ve sinir sistemini düzene koymaya faydalıdır.
Şevketi bostan taze olarak yemeği pişirilerek,salatası yapılarak yenildiği gibi,kaynatılıp suyu içilir,harici olarak lapası yapılır kurutlup öğütüldükten sonra bal yada pekmeze karıştırılarakta yenilebilir.
Şevketi Bostan halk arasında Bostan Otu,Mübarek Dikeni ve Akkız isimleriyle de bilinen ve ülkemizin her bölgesinde yabani olarak dağ etekleri,boş araziler ve kumluk arazi tipi topraklarda kendiliğinden yabani olarak yetişen dikenimsi bir bitkidir.
Boyu yaklaşık 25-50 cm. arasında tek sap üzerinde büyüyen kenarları ve yaprakları dikenli Mayıs ayından sonra sarı renkte çiçekleri olan şevketi bostanın kökleri ise beyaz renktedir.
Şevketi bostan genel olarak vücuttan toksinleri atmaya,mikrop kırıcı özelliği ile antiseptik olarak kullanılır.Şevketi bostan otunun diğer bazı faydaları ise şunlardır.Ateş düşürmeye,harici yaraların iyileşmesine,mide bağırsak hastalıklarına,kurdeşene,sarılık ve karaciğer rahatsızlıklarına,idrar yolları enfeksiyonlarına,basura,ruhsal ve bedensel yorgunluğa,burun kanamasını durdurmaya ve sinir sistemini düzene koymaya faydalıdır.
Şevketi bostan taze olarak yemeği pişirilerek,salatası yapılarak yenildiği gibi,kaynatılıp suyu içilir,harici olarak lapası yapılır kurutlup öğütüldükten sonra bal yada pekmeze karıştırılarakta yenilebilir.
26 Ocak 2015 Pazartesi
Chia Çekirdeği (Tohumu) Faydaları
Chia tohumu (çekirdeği) Nedir Faydaları Nelerdir
Chia, Salvia Hispanica olarak adlandırılan, nane ailesinden ada çayına benzer bir bitkinin tohumudur. Aztekler döneminde en önemli besin kaynağı olarak tüketilen bu tohum, Meksika ve Guetemala topraklarından geliyor.Ülkemizde de tohumu ekilere yetiştirilebilmektedir.
Somon balığından daha fazla Omega-3, sütten daha fazla kalsiyum, yeşil çaydan daha fazla antioksidan, ıspanaktan daha fazla demir içeren bir besin kaynağıdır.
Chia çekirdeği oranda vitamin, lif, protein, mineral ve Omega-3 yağ asidi içerir. Chia tohumu aynı zamanda çok kuvvetli bir antioksidan. Kalsiyum bakımından zengin, Omega-3’ün ise tam manasıyla deposu olduğunu söyleyebiliriz. Sütten neredeyse 5 kat daha fazla kalsiyum içeren bu mucizevi besin, deniz somonuyla aynı oranda Omega-3 almamızı sağlıyor.
100 gr Chia tohumunda bulunan önemli maddeler ve değerleri şöyle:
- Protein (20,7 gr)
- Yağ (32,8 gr)
- Lif (41,2 gr)
- Karbonhidrat (41,8 gr)
- Kalsiyum (714 mg)
- Demir (16,4 mg)
- Vitamin B1 (0,18 mg)
- Vitamin B2 (0,04 mg)
- Vitamin B3 (613 mg)
Chia tohumu fonksiyonel bir yiyecektir çünkü tıpkı fonksiyonel meyveler gibi, o da maksimum miktarda besleyici özelliğe sahip olup, minimum kalori içerir.
Hemen hemen iyi bildiğimiz "keten tohumuyla" aynı özelliklere sahiptir fakat onun tersine Chia tohumunun faydalarından en iyi şekilde yararlanmak için öğütmeniz gerekmez. Chia'nın besinsel özelliklerine baktığımızda lif, omega yağ asitleri, kalsiyum, antioksidan ve protein dahil olmak üzere bir çok sağlık öğesi görürüz.
Önerilen günlük lif tüketim miktarı 20-35 gram arası olmasına rağmen, ne yazık ki insanlar günde ortalama 12-15 gram lif tüketmektedir. Chia tohumu 28 gramlık (1 t.k) içeriğindeki 11 gram life göre, tek bir porsiyonda günlük önerilen lif ihtiyacınızın %42sini karşılamaya yeterli olur. Lif, sağlığın her yönü için hayati bir besindir ve özellikle kilo kaybı ve sindirim için çok yararlıdır. Lifler sindirimi yavaşlatmaya yardımcı olur ve sindirim sistemindeki sıvıları genişleterek tok hissetmenizi sağlar.
Chia tohumu kendi ağırlığını 12 kez absorbe eder ve böylece iştahınızı frenlemeye yardımcı olur. Bu nedenle günlük beslenme programına ekleyeceğiniz 28 gramlık (1t.k) bir Chia tohumu, kalori alımınızı azaltır ve yiyeceklerin enerji yoğunluğunu düşürmeye yardımcı olur. Aynı zamanda lif alımınızı ikiye katlar.
En favori Chia tohumu tüketimim Yulaf üzerine, yoğurt üzerine ve meyve karışımlarına eklenen tariflerdekilerdir. Chia'nın fonksiyonel tohum durumuna katkıda bulunarak, Chia tohumunda somondan daha fazla omega-3 yağ asidi bulunduğunu söylemem gerekir. Chia, herhangi bir yiyeceğe göre çok daha fazla omega-3 kaynağı barındırır. Aynı zamanda yüksek miktarlarda omega-6 içerir. Her insan, beslenmesinde bu bu esansiyel yağ asitlerinden yüksek miktarlarda tüketmelidir çünkü EFA'lar (esansiyel yağ asitleri) yeni hücreler oluşturmak ve vücudun çeşitli işleyişlerini düzenlemekle görevlidir ve vücudumuz bu görevleri tek başına yapamaz.
Aynı zamanda kalp sağlığı, güzel bir cilt ve tırnaklar için idealdir. Chia tohumu aynı zamanda kalsiyum içerir ve aslında her 28 gramında ihtiyacınız olanın %18'ini karşılar. Bu da yağsız süte göre 3 kat daha fazla miktarda kalsiyum içerdiğini göstermektedir. Çoğu kişi -özellikle vejeteryan olanlar veya süt ürünü tüketmeyeler- kalsiyumu yeterli miktarda almıyor. Kalsiyum eksikliği osteoporoza neden olur. Bu hastalık 10 milyondan fazla yetişkinin karşı karşıya kaldığı bir sağlık problemi olup, hastalığa sahip kişilerin %80'i kadındır.
Sonuç olarak bu küçük tohum paketleri büyük besin kaynaklarıyla doludur.
Kullanımı: Çiğ olarak hemen hemen her yiyeceğin üzerine ekleyebilirsiniz. Meyve karışımlarına, çorbalara, yoğurda ve yulafa...
• Genel yararları
• Enerji ve direnç sağlar
• Bağışıklığı güçlendirir
• Kilo vermeye yardımcı olur
• Kan şeker seviyelerini normalize eder
• Kalın bağırsağı temizler
• Toksinlerden arınmanızı sağlar
• Enflamasyonu azaltır
• Sindirimi sağlar
• Diz ve bacak ağrılarına iyi gelir
• Hiperaktiviteye iyi gelir
• Eklem ağrılarına iyi gelir
• Tırnakların ve saçların sağlıklı uzamasını sağlar.
Chia Tohumu Nasıl Kullanılır Nasıl Yenir
Chia Tohumu bütün yada öğütülmüş olarak tüketilebilir.İsteğe göre öğütülmüş yada tane halindeki 1 tatlı kaşığı chia çekirdeği sabah yoğurda karıştırılarak tüketildiğinde posalı bir besin olduğu için diyette kişinin daha fazla süre tok kalmasına yardımcı olur.Yine chia tohumu salatalara serpilerek tüketilebileceği gibi pilav yada dolma içlerinede karıştırılıp yenilebilmektedir.Chia tohumunun yemeklerde tad bozma gibi bir etkisi yoktur.
Hemen hemen iyi bildiğimiz "keten tohumuyla" aynı özelliklere sahiptir fakat onun tersine Chia tohumunun faydalarından en iyi şekilde yararlanmak için öğütmeniz gerekmez. Chia'nın besinsel özelliklerine baktığımızda lif, omega yağ asitleri, kalsiyum, antioksidan ve protein dahil olmak üzere bir çok sağlık öğesi görürüz.
Önerilen günlük lif tüketim miktarı 20-35 gram arası olmasına rağmen, ne yazık ki insanlar günde ortalama 12-15 gram lif tüketmektedir. Chia tohumu 28 gramlık (1 t.k) içeriğindeki 11 gram life göre, tek bir porsiyonda günlük önerilen lif ihtiyacınızın %42sini karşılamaya yeterli olur. Lif, sağlığın her yönü için hayati bir besindir ve özellikle kilo kaybı ve sindirim için çok yararlıdır. Lifler sindirimi yavaşlatmaya yardımcı olur ve sindirim sistemindeki sıvıları genişleterek tok hissetmenizi sağlar.
Chia tohumu kendi ağırlığını 12 kez absorbe eder ve böylece iştahınızı frenlemeye yardımcı olur. Bu nedenle günlük beslenme programına ekleyeceğiniz 28 gramlık (1t.k) bir Chia tohumu, kalori alımınızı azaltır ve yiyeceklerin enerji yoğunluğunu düşürmeye yardımcı olur. Aynı zamanda lif alımınızı ikiye katlar.
En favori Chia tohumu tüketimim Yulaf üzerine, yoğurt üzerine ve meyve karışımlarına eklenen tariflerdekilerdir. Chia'nın fonksiyonel tohum durumuna katkıda bulunarak, Chia tohumunda somondan daha fazla omega-3 yağ asidi bulunduğunu söylemem gerekir. Chia, herhangi bir yiyeceğe göre çok daha fazla omega-3 kaynağı barındırır. Aynı zamanda yüksek miktarlarda omega-6 içerir. Her insan, beslenmesinde bu bu esansiyel yağ asitlerinden yüksek miktarlarda tüketmelidir çünkü EFA'lar (esansiyel yağ asitleri) yeni hücreler oluşturmak ve vücudun çeşitli işleyişlerini düzenlemekle görevlidir ve vücudumuz bu görevleri tek başına yapamaz.
Aynı zamanda kalp sağlığı, güzel bir cilt ve tırnaklar için idealdir. Chia tohumu aynı zamanda kalsiyum içerir ve aslında her 28 gramında ihtiyacınız olanın %18'ini karşılar. Bu da yağsız süte göre 3 kat daha fazla miktarda kalsiyum içerdiğini göstermektedir. Çoğu kişi -özellikle vejeteryan olanlar veya süt ürünü tüketmeyeler- kalsiyumu yeterli miktarda almıyor. Kalsiyum eksikliği osteoporoza neden olur. Bu hastalık 10 milyondan fazla yetişkinin karşı karşıya kaldığı bir sağlık problemi olup, hastalığa sahip kişilerin %80'i kadındır.
Sonuç olarak bu küçük tohum paketleri büyük besin kaynaklarıyla doludur.
Kullanımı: Çiğ olarak hemen hemen her yiyeceğin üzerine ekleyebilirsiniz. Meyve karışımlarına, çorbalara, yoğurda ve yulafa...
• Genel yararları
• Enerji ve direnç sağlar
• Bağışıklığı güçlendirir
• Kilo vermeye yardımcı olur
• Kan şeker seviyelerini normalize eder
• Kalın bağırsağı temizler
• Toksinlerden arınmanızı sağlar
• Enflamasyonu azaltır
• Sindirimi sağlar
• Diz ve bacak ağrılarına iyi gelir
• Hiperaktiviteye iyi gelir
• Eklem ağrılarına iyi gelir
• Tırnakların ve saçların sağlıklı uzamasını sağlar.
Chia Tohumu Nasıl Kullanılır Nasıl Yenir
Chia Tohumu bütün yada öğütülmüş olarak tüketilebilir.İsteğe göre öğütülmüş yada tane halindeki 1 tatlı kaşığı chia çekirdeği sabah yoğurda karıştırılarak tüketildiğinde posalı bir besin olduğu için diyette kişinin daha fazla süre tok kalmasına yardımcı olur.Yine chia tohumu salatalara serpilerek tüketilebileceği gibi pilav yada dolma içlerinede karıştırılıp yenilebilmektedir.Chia tohumunun yemeklerde tad bozma gibi bir etkisi yoktur.
Ayrıca chia çekirdeği diyet hamur işlerinin içinde öğütülmüş olarak yada tane halinde poğaça v.s. hamur işlerinin üzerinede tıpkı haşhaş gibi serpilerek tüketilebilmektedir.
Chia çekirdeği vücutta detoks için ve yine açlık hissini bastırmak için şu şekilde de kullanılabilir;
2 tatlı kaşığı chia çekirdeği 1 subardağı ılık suda 10 dakika kadar bekletildikten sonra hem su içilir hemde içine ilave ettiğiniz chia tohumu yenir.Böylelikle suda şişen chia tohumları sizi daha fazla tok tutacaktır.Tabi chia tohumu sadece zayıflama amacıyla kullanılmaz içerisindeki vitamin ve minerallerden de isitfade etmek amacıyla tüketilir.Aşağıda resimde görüldüğü üzere chia tohumu çeşitli meyve kokteyllerinin ve pürelerininde içine karıştırılarak tüketilir.Böylelikle chia çekirdeği ile çeşitli lezzetlerde elde edilebilir
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)